Translate

25 Temmuz 2016 Pazartesi

VERGİ HARCAMASI NEDİR?

Vergi harcaması; devletin, ekonomik, mali ve sosyal amaçlarla tahsil edeceği vergilerden, kısmen veya tamamen, geçici ya da sürekli olarak feragat etmesidir…














Devletin yüklendiği görevleri gerçekleştirebilmek için belli harcamalarda bulunması bir zorunluluktur. Bu sebeple; kamu harcamaları dar anlamda bir ülkede kamusal faaliyetlerin yürütülmesinden dolayı yapılması gereken ve bütçe içerisinde gösterilen harcamalar şeklinde tanımlanabilir. Devletin izlediği maliye politikasında belirtilen hedeflere ulaşmada kullanılan vergi harcaması, bütçe dışı bir harcama olup, vergi kanunları tarafından oluşturan vergiyi hafifletici tedbirlerin tümüdür. Vergi harcaması; devletin, ekonomik, mali ve sosyal amaçlarla tahsil edeceği vergilerden, kısmen veya tamamen, geçici ya da sürekli olarak feragat etmesidir. Vergi harcamaları devletin ekonomik ve sosyal amaçlarının gerçekleşmesinde kamu harcamalarının alternatifini oluşturabilmektedir. Vazgeçilen vergi miktarı, bunlardan yararlanan kişi, kurum ve kuruluşlara yapılan bir transfer harcaması gibi de düşünülebilir. Bu özelliği ile vergi harcamaları dolaylı transfer harcamalarından sayılır.
Vergi politikaları, maliye politikalarının uygulama araçlarından biri olup, makro hedeflere ulaşmada kamu harcama politikalarının tamamlayıcısı olarak kullanılabilmektedir. Belirlenen amaçların gerçekleşebilmesi için, vergi alınması gereken kişi veya kurumlar bazen de verginin konusu, vergi sisteminin dışına çıkarılabilmektedir. Bu açıdan, vergi harcaması olarak tanımlanan muafiyet, istisna ve indirim gibi uygulamaların bileşimi ve vazgeçilen vergi hasılatının büyüklüğü makro ekonomik hedeflere ulaşmak açısından önemlidir. Kamu harcamalarının en önemli finansman kalemi olan vergi gelirlerinden söz konusu uygulamalarla vazgeçilmesinin amacı belirlenen mükellef grupları veya faaliyetlerin desteklenmesiyle temel ekonomik hedeflere ulaşabilmektir.
Uygulamada vergi harcamaları; 1vergi muafiyet ve istisnaları, 2vergi kredisi, 3düşük vergi oranları,  4vergi ertelemesi ve 5vergi indiriminden oluşmaktadır. Vergi harcamalarının amacından saparak hedeflenen grup ya da faaliyet dışındakilere bir transfer haline dönüşmesi uygulamadaki zorlukların bir göstergesidir.  Bu amacı dışındaki transfer harcamaları vergi sisteminde kayba yol açan uygulamalardır.
Vergi alacağından vazgeçilmesi vergi gelirlerini azaltırken bütçede yer alan kamu harcamalarının miktarını da arttırmayacak ve bir anlamda bütçe giderlerindeki artış engellemiş olacaktır. Ancak, vergi harcamalarının miktarının bilinmesi ve bütçe verileri ile beraber değerlendirilmesi gerekmektedir. Birçok ülke vergi harcamaları tutarlarını hesaplamakta, özellikle OECD ülkeleri vergi harcamalarını bütçe süreçleriyle beraber değerlendirmektedir. Vergi harcamaları ülkelere göre farklılıklar göstermektedir. 1990’lı yılların başlarından itibaren sağlık, eğitim, düşük gelir grubu mükelleflerinin desteklenmesi gibi konularda ülkelerin vergi harcamalarını arttırıcı politikalar izledikleri söylenebilir. Dolayısıyla, verginin kişisel gelir üzerindeki yansımaları azaltılmaya çalışılmıştır. Ayrıca,belirtilmesi gerekli diğer bir konu da; vergi harcamalarının gelişiminin bütçe ile uyumudur.
Vergi harcamalarının, düzenli raporlamayla bütçe sürecinin içine dâhil olması önemlidir. Vergi harcamaları bir açıdan kamu harcaması niteliğine bürünebilmekte ve vergi gelirinden vazgeçilmesiyle, kaynakların, ihtiyaçların karşılanmasına yöneltilmesi mümkün olabilmektedir. Bu etki, teorik olarak vergi gelirlerini azaltacak, kamu harcamaları da nispeten azalacak ve kamusal ihtiyaçlar karşılanacaktır. Ancak vurgulanması gereken unsur; bütçe süreci içerisinde bu etkilerin analiz edilebilmesidir. Bütçede saydamlık gereği vergi harcamalarıyla ilgili tüm verilere ulaşılmalıdır. Düzenli vergi harcaması raporları ile denetim sağlanabilmelidir.
Türkiye için, özellikle 2006 yılından itibaren bütçe eki olarak yayınlanan vergi harcama tahminlerine ulaşılabilmektedir. 2000’li yılların başlarında gerçekleşen Bütçe Kanunu değişikliğinin bu gelişmede payının olduğu ifade edilebilecektir. Türkiye’de de 2001 ve 2007 yıllarında vergi harcama raporları yayınlanmıştır.
2006 yılından itibaren de heryıl vergi harcama tahminleri yayımlanmaktadır. Ulaşılan veriler göre; Gelir Vergisi Kanunu içerisinde vergi harcamalarının payının arttığı ve önümüzdeki yıllarda GSMH içinde, gelir vergisi bünyesindeki vergi harcamalarının payının daha da artacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizdeki uygulamanın en önemli özelliklerinden birisi vergi kanunları dışında birçok kanunda vergi harcaması niteliğinde vergi teşvikleri bulunmasıdır. Devletin gelir ve harcamalarını da saydamlaştırması, kimin ve hangi faaliyetlerin ne tür vergi harcamalarından yararlandığının bilinmesi, bu bilgilerin kamuoyuna sunulması saydamlık açısından önemli görülmektedir.






Sonuçolarak, Türkiye ve OECD ülkelerinin birçoğunda “gelir vergisi” içerisinde vergi harcamalarının payının artış eğilimi gözlemlenmektedir. Dolayısı ile vergi harcama raporlarının düzenli bir şekilde yayımlanması ve bütçe süreci içerisinde yerini almasının önemi vurgulanabilir. Aksi durumda, vergi harcamalarının artması, vergi gelirlerinde azalmaya yol açacak, kamu harcamalarının finansmanı için farklı mali araçlar seçilebilecek ve mali disiplinin sağlanması güçleşebilecektir.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 8781 defa okunmuştur .


11 Temmuz 2016 Pazartesi

IMF NE ZAMAN, NASIL KURULDU, NE İŞ YAPAR?

IMF(INTERNATIONAL MONETARY FUND), kısaca uluslararası mali sistemin işleyişini düzenler…


II. Dünya Savaşı sonrası ABD, Avrupa devletlerine doğrudan yardım yapmak yerine mali müesseseler kurarak yardım yapılması taraftarı oldu ve 1944 yılında Bretton Woods'ta 45 devletin iştirakiyle bir takım kararlar alındı. Bretton Woods Antlaşması' nda; birisi, Uluslararası Para Fonu (IMF), diğeri,  Milletlerarası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD) veya kısaca Dünya Bankası isimleriyle iki ekonomik müessesenin kurulması kararlaştırılmıştır.
IMF, 1944 yılında ABD'nin New Hampshire eyaletindeki Bretton Woods’da  kurulan ve Aralık 1945’te 29 Üyesi tarafından Anlaşma Maddelerinin imzalanmasıyla 1 Mart 1947’de fiilen çalışmaya başlayan uluslararası ekonomik konularla uğraşan bir teşkilattır. Fransa, IMF’den borç alan ilk ülke olmuştur.
IMF’nin temel misyonu, aşağıdaki üç yolla uluslararası sistemde istikrarın sağlanmasına yardımcı olmaktır;
1 Küresel ekonomiyi ve üye ülkelerin ekonomilerini izlemek,
2 Ödemeler dengesinde zorluk yaşayan ülkelere borç vermek ve
3 Üyelere pratik yardım sunmak.

IMF’nin hedefleri ise; 1 Uluslararası parasal işbirliğini arttırmak, 2 Mali istikrarı güvence altına almak, 3 Uluslararası ticareti kolaylaştırmak, 4 Yüksek istihdam oranlarını ve sürdürülebilir ekonomik büyümeyi desteklemek ve 5 Dünya genelinde yoksulluğu azaltmak olup, IMF bu hedefler için çalışan, 189 ülkenin üye olduğu organizasyondur. IMF'nin merkezi ABD'de, Washington DC'de bulunmaktadır.

Herhangi bir ülke mutlaka hem IMF hem de IBRD’ ye bir arada üye olmak durumundadır. Fona üye devletlerin hisselerine kota denmektedir. Kotalar genel olarak her bir üye ülkenin ekonomisinin büyüklüğünü yansıtmaktadır. Kotalar, her bir üyenin sahip olduğu eşit birim oy sayısı ile birlikte, ülkelerin oy gücünü belirlemektedir. Bu kota o ülkenin; Fona ödeyeceği miktarı, Fondan çekeceği kredi miktarını, Fondaki oy hakkını belirler. Kotaların % 25'i altın kalan % 75'i milli para ile ödenmiş veya taahhüt edilmiştir. Başlangıçta 8 milyar dolar olan sermayesi günümüzde (IMF’nin toplam borçlanma kapasitesi yaklaşık 650 milyar USD) çok artmıştır. Bunun yanında serbest dövizli ülkelerde tahvil satmak suretiyle fon ve kaynaklarını artırma imkanı da mevcuttur.
Fon, her üyeye kotasının % 25'i tutarında krediyi talep ettiğinde, otomatik olarak vermekle mükelleftir. Fonun verdiği kredilerde vade 5 yılı geçemez. IMF’den borç almak için durdurulamaz bir ödemeler bilançosu açığı olmalıdır. Bir üye ülkeden gelen talep üzerine, IMF borcu çoğu zaman bir düzenleme (anlaşma) çerçevesinde verilir.
IMF kredilerin geri ödeme süresi genellikle 3-5 yıldır. Kredi kullanan ülke bir faiz ödemesi yapar ancak bu düşük bir faizdir. Ülke borcunu aldığı para cinsinden ödeyebileceği gibi IMF’nin parası olan SDR cinsinden de ödeyebilir. IMF kredileri temelde şartlılık ilkesine yani performans kriterine dayanır. Yani IMF borç vermek için ülkeden bazı şartları gerçekleştirmesini ister. Bu şartlar; 1 Ülke kamu giderlerini kısıcı önlemler alsın. 2 Vergileri artırıcı önlemler alsın. 3 Para arzı kısılsın. 4 Serbest fiyat politikaları izlensin. 5 Dış ticaret liberalleşsin. 6 Ulusal paranın değeri düşürülsün.
Ülkemiz IMF’ye 11 Mart 1947 de üye olmuştur. 1961 yılında başlamak üzere IMF Türkiye’ye 50 milyar dolarlık kredi gelmesini sağladı. Türkiye bu dönemde IMF ile 19 kez anlaşma yaptı. Türkiye, bunlardan sadece son ikisini başarıyla tamamladı. Türkiye, 1984’ten 1994’e kadar IMF ile stand-by düzenlemesine gitmedi. IMF Ankara’ya 2000 yılında Ofis açmıştır. IMF ye bu gün itibariyle Türkiye'nin borcu bulunmamaktadır. Türkiye, Uluslararası Para Fonundan (IMF) aldığı borçları sıfırlama başarısını gösteren nadir ülkeler arasında yer almaktadır.











Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 7400 defa okunmuştur .

4 Temmuz 2016 Pazartesi

LED LAMBANIN AVANTAJLARI!

LED lambalar diğer aydınlatma ürünlerine göre birçok avantaja sahip; daha az enerji kullanıyor, uzun ömürlü, çevreye daha duyarlı…















İlk LED “ Light Emitting Diode “ 1907 yılında  Henry Joseph Round tarafından icat edilmiştir. 1962 yılında ise Amerikalı Nick Holonyak: Elektronlar küçücük bir diyottan geçtiklerinde enerji düzeyleri değişip ışık oluşturduğunu buldu. İşte bu buluş LED teknolojigelişiminin başlangıcı oldu. LED teknolojisi sadece aydınlatmada değil, bilgisayar, cep telefonları, televizyon ekranlarında, reklamcılıkta, sokak aydınlatmasında, trafik ışıklarında ve artık sayılamayacak kadar çok alanda kullanılıyor. Titreşimlere dayanıklılık ve düşük faaliyet gerilimi sayesinde otomobil sektöründe de yerini aldı.

LED lambalar diğer aydınlatma ürünlerine göre birçok avantaja sahip; daha az enerji kullanıyor, uzun ömürlü, çevreye daha duyarlı. LED lambalar, normal ampullere kıyasla çok az enerji tüketir. Çünkü LED lambalar %90 daha az enerji harcayıp, daha fazla ışık üretirler; bu sayede enerjinin tasarruf edilmesine yardımcı olurlar. Bir evdeki tüm ampulleri LED lamba ile değiştirerek ay sonunda gelen elektrik faturasından en az %10 ile 15 arasında tasarruf sağlamak mümkündür. LED lambalar A+ veya A++ enerji sınıfı etiketine sahiptir. Yani, bir LED lamba, satın alındığı andan itibaren elektrik faturasını azaltır. LED lambalar, çok düşük elektrik tüketimiyle (watt)  klasik bir ampulle aynı parlaklığı (lümen cinsinden) sağlar. LED lamba sadece gözle görülemeyen morötesi ve kızılötesi gibi ışınlar yaymaz; bu nedenle göze zararlı değildir. LED lambalar sadece ışık üretirler. Herhangi bir ultraviyole veya zararlı ışın üretmezler. LED lambalar titreşimlere sebep olmazçarpmalara karşı oldukça dayanıklıdır. Çünkü içinde kopacak bir tel bulunmaz ve kırılmaya karşı dayanıklı yapıdadırlar. LED lambaların kullanım ömrü 15 yıldan başlar. 1 adet LED lamba, 2 adet tasarruflu, 4 adet halojen ve 10 adet şeffaf klasik lambaya eşit kullanım ömrüne sahiptir. LED lambalar ışık üretimi esnasında dışarıya da ısı vermezler. Yani, uzun süre yanmakta olan bir LED lambaya çıplak elle dokunulduğunda el yakmaz. Bu sebeple LED lamba, yaz veya kış vakti tüm mekanlarda kullanılabilir. LED lambaların parlaklığını istenildiği gibi değiştirmek, yani kısıp-açmak mümkündür. Eve daha çok güneş ve canlılık (gün ışığı) getirilmek istendiğinde LED lambalar en iyi çözümdür.
Sonuçta LED aydınlatmanın avantajlarını listeleyecek olursak;
Çok az enerji tüketirler,
Uzun ömürlüdürler,
Termal ve mekanik darbelere karşı dayanıklıdırlar,
Işığı direk olarak yayarlar, bu nedenle verimlidirler,
Çok hızlı çalışır. 200 ns içinde ışık vermeye başlar, 
Kızılötesi, UV radyasyonu yoktur, çevresel zararları yoktur,
LED lambalar geri dönüştürülebilir ve çevreyi kirletmezler,
Rutubete dayanıklıdır,
Zararlı gaz barındırmadıklarından güvenlidirler,
Yanma veya çarpılma tehlikesi olmadan istenildiğinde dokunulabilir,
Farklı renk seçenekleriyle geniş kullanım alanları bulunmaktadır.
En önemlisi de LED lambalar yüksek enerji tasarrufu sağlayarak ev ekonomisine ve ülke ekonomisine büyük katkıda bulunmasıdır.
En büyük dezavantajı diğer ampullere göre yüksek fiyatı olup, LED lambaya olan talep arttıkça buna bağlı olarak maliyetlerinde düşeceği beklenmektedir.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 7108 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...