Translate

22 Ağustos 2016 Pazartesi

RESESYON NEDİR?

Varlık fiyatları, işsizlik oranları, faiz oranları ve tüketici güven endeksi gibi bazı verilerdeki değişimler resesyonun uyarıcısı olarak kullanılsa bile ekonomistler büyük ölçüde resesyonu tahmin edememişlerdir. 












Resesyon (Recession), makroekonomide geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) iki veya daha fazla çeyrek yıllık periyotta arka arkaya negatif büyüme göstermesi durumudur. Ekonomide resesyon durgunluk olarak da tarif edilebilir. Uzun bir resesyon ekonomik çöküş demektir. Genel kabul gören tanımına göre resesyon belli bir dönemdeki üretimdeki düşüştür. Üretimdeki kısa dönemli düşüşler resesyon olarak tanımlanmaz.
Resesyonlar gelişmiş ülkelerde geçtiğimiz kırk yılda, 70’lerin ortası, 80’ler, 90’lar ve 2000’lerde gözlemlendi. Küresel resesyon ABD’deki resesyonla aynı zamanda (eş anlı) olmuştur. Resesyon döneminde İşsizlik artarken, şirket karları düşer, finansal piyasalar çalkalanır ve emlak piyasası çöker. IMF'ye göre sırasıyla 1975-1982-1991 ve 2009 yıllarında dünyada dört küresel resesyon yaşanmıştır. 2009 yılında yaşanan bu son resesyon daha önce yaşanan resesyonlardan daha etkili ve uzun süreli olmuştur.2010 yılından itibaren yavaş olsa da dünya ekonomileri bir toparlanma sürecine girmiştir. Küresel resesyon 2008-2009 yılları arasında neredeyse tüm ülkeler genelinde yaşanmıştır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler genel anlamda bu durumdan etkilenmemek için bir takım önlemler almış olsalar da risk kaçınılamayacak kadar  büyük olduğundan kendilerini resesyonun içinde buldular. NitekimÜlkemizde 2004’de % 9,6, 2005’de % 8,4, 2006’da % 6,9 2007’de % 4,7 gibi yüksek büyüme oranları yakalanmışken, küresel resesyon yüzünden 2008’de 0,7 büyüme, 2009‘da ise -4,8 (negatif) büyüme gerçekleşti. Ülkemiz bu küresel krizden en az etkilenen ülkeler arasında yer almıştır.
Resesyonun birden çok gerekçesi mevcuttur. Bazılarına göre mal ve hizmetlerin maliyetindeki sert artışa bağlı olarak gerçekleştiği değerlendirmektedir. Petrol fiyatlarındaki sert yükselişler resesyonun öncüsü olabilir. Enerji maliyetlerinin artması fiyatları yükselteceğinden talepte düşüşe sebep olur. Resesyon, bir ülkenin enflasyonu azaltmak için sıkı mali politikaları uygulaması yüzünden de olabilir. Aşırı kullanılması durumunda bu politikalar mal ve hizmetlere olan talebi düşürebilir ve nihayetinde resesyon belirebilir. Resesyonlar finansal piyasalardan kaynaklı olabilir. Varlık fiyatlarındaki sert yükselişler ve kredi oranlarındaki artışlar borçlanma oranlarındaki yükselişlerle hareket eder. Kurumlar ve hane halkının aşırı borçlanması durumunda ve borç ödemede zorlanmaya başladığında yatırımı ve tüketimi durdurur ve neticesinde ekonomik aktivite düşer. Büyümesi ihracata dayalı ekonomilerde dış talepteki düşüşe bağlı olarak da resesyon gözlemlenebilir. Ekonominin küçülmesi veya daralması da resesyonun habercisi olabilir.
Makroekonomik tüm göstergeler; Endüstriyel üretim, istihdam, reel gelir, toptan ve perakende ticaret verileri de bu ölçümlemenin içerisindedir.  Varlık fiyatları, işsizlik oranları, faiz oranları ve tüketici güven endeksi gibi bazı verilerdeki değişimler resesyonun uyarıcısı olarak kullanılsa bile ekonomistler büyük ölçüde resesyonu tahmin edememişlerdir. 
Resesyonlar sıklıkla olmazlar. Her resesyonun kendine has özellikleri olsa da, işte resesyonların ortak özellikleri:
-Ekonomik büyümenin nüfus artış hızının altına inmesi,
-Kişi başına düşen milli gelirin durağan ve gerileyen bir hal alması,
-İşsizliğin artması,
-Ekonomik faaliyetlerin duraklaması ve gerilemesi,
-Üretim faaliyetlerinin düşmesi, gibi sonuçlar ülkelerin resesyona girmelerindeki en temel göstergeleri oluşturur.
 Resesyona giren bir ekonomide uygulanacak politikalar; Ekonomik krizlerde hangi ekonomi politikasının seçilip uygulanacağı konusu, krizin türü, derinliği ve ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına yakından bağlıdır. Bazı hallerde maliye politikası bazı hallerde para politikası bazı hallerde farklı ekonomi politikaları araçlarının devreye sokulması ya da hepsini bir arada birbirini destekleyecek biçimde uygulanması gerekebilir.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 7820 defa okunmuştur .

ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...