Translate

16 Ocak 2017 Pazartesi

MİLLİ GELİR HESAPLAMA YÖNTEMİ DEĞİŞTİ

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), milli gelirin hesaplama yönteminde, küresel gelişmelere paralel olarak revizyona gitti, milli gelir değişti.










Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) hesaplamalarında TÜİK revizyona gitti. 2009 verileri baz alınarak hesaplama yöntemi, "SNA-2008 ve ESA- 2010 "la ilgili uluslararası standartlar göz önüne alınarak değiştirildi. TÜİK’ in yaptığı bu revizyonla milli gelir hesabı yeniden yapıldı, yapılan değişikliklerle milli gelirde artış oldu. 1972 yılında DPT ve DİE serileri arasında uyum sağlanırken milli gelirde %6 dolayında bir artış oldu. 1997'deki revizyon milli gelirde %35, 2008'deki revizyon %38'lik artış meydana getirmişti. Bu kez milli gelirimiz eskisine göre %19,7 arttı ve 2 trilyon 337 milyar TL oldu. Kişi başı milli gelir ise 11.014 $’a çıktı. TÜİK tarafından yapılan açıklamada; ESA-95'den ESA-2010'a ve SNA- 2008'e geçişle güncellenen GSYH verilerinin 2009 baz alındığı vurgulanarak "Hem büyümenin daha hızlı ve daha doğru ölçülmesi hem de kalkınma, refahın ölçülmesine yönelik göstergelerin bir kısmının hesaplanabilmesini kolaylaştırmak amacı ile idari kayıtların sisteme entegrasyonu revizyon çalışmalarının en önemli aşamasını oluşturmuştur" denildi. Temel değişim nedenlerini oluşturan başlıklar ise, "'Ar-Ge' ve 'Silah Sistemleri' harcamalarının yatırım harcaması olması, sigortacılık sektörü hesaplama yönteminin değiştirilmesi, Merkez Bankası'nın çıktı hesabının değiştirilmesi" olarak açıklandı.
Ana hatlarıyla TÜİK’ in yaptığı değişiklikler;
-Dolaylı ölçülen mali aracılık hizmetlerinin hesaplama yöntemi,
-Kendi hesabına geliştirilen yazılımlar sisteme eklenmesi,
-Genel devlet sınıflamasının güncellenmesi,
-Gözlenemeyen ekonomi hesabının geliştirilmesi,
-İzafi kira hesaplama yöntemi,
-Tarım sektöründe hesapların geliştirilmesi,
-Sabit fiyatlarla hesaplamalarda yeni yöntem,
-TÜİK iş kayıtları sisteminde yer alan yaklaşık 3 milyon girişime ilişkin GİB ve SGK' da tutulan beyannameler incelenmesi ve kayıtlarda uyumluluk sağlanması,
-Mali şirketler sektörünün parçası olan bankacılık ve sigortacılık faaliyetlerine ilişkin idari kayıtların ulusal hesaplar sistemine entegrasyonunun sağlanması,
-Analitik bütçe gelir ve harcama kodlarının, ESA-2010'a göre yeniden sınıflandırılması.
Baz yılı değişti, Sabit Fiyatlarla Hesaplamanın yerini Zincirleme Hacim Endeksi aldı. TÜİK, eskiden reel GSYH’yı sabit fiyatlarla hesaplardı. Bunu yaparken de belirli bir yılı baz olarak alır bu baz yılından hareketle değişimi hesaplar ve böylece enflasyondan arındırılmış olarak reel büyümeyi hesaplardı. Yeni yöntemde TÜİK, sabit fiyatlarla hesaplamayı zincirlenmiş hacim endeksiyle yapıyor. Zincirlenmiş hacim endeksinde TÜİK, dönemsel hesaplamalar için yıllık çakışma yöntemini kullanıyor, böylelikle üretimdeki değişim daha sağlıklı ölçülebiliyor.


Yasalar ve anayasalar değiştiriliyor, ihtiyaç hasıl olunca niçin bir yöntem değiştirilmesin. Zaten revize varsa sistem işliyor demektir. Bu cihetle TÜİK, milli gelirin hesaplama yönteminde, küresel gelişmelere paralel olarak revizyona gitti, milli gelir değişti. Yapılan bu değişiklikler tüm değişimlerde olduğu gibi haklı ve haksız eleştirileri de beraberinde getirdi. İç kamuoyu bu düzeltmeye şüpheyle bakıp genelde şu şekilde yorumluyor; “dolar bazındadüşen kişi başı milli geliri artırmak için yöntem değiştirerek milli gelir dolayısıyla büyüme oranı artırılıyor.” Aslına bakarsanız uluslararası sistemlere uyum babında, evet bu yöntemle rakamlar değişti ve bu pozitif yönde oldu. Bunu kamuoyuna TÜİK iyi anlatmalıdaha fazla bilgi vermeli, şeffaf olmalı, güven sorununu ortadan kaldırmalı. TÜİK bunu yaparken yine bir şeyi öncelikle kabul etmiş oldu, “önceki uygulanan yöntem eksik ya da durumumuzu tam yansıtmıyordu, şimdi düzeltiyorum.” Tabi bunu yaparken de uluslararası standartlara atıf yapıyor, standartlara uyum sağladığını vurguluyor ve gerekçelerini sıralıyordu. TÜİK’ in kamuoyu ve otoritelere karşı böylesi önemli bir konuda bilerek hata yapacağını veya yanıltıcı bilgi vereceğini hiç sanmıyorum. İyi olan bu durumu fark edip düzeltmek. Kötü olansakamuoyuna anlatma zorluğu. Kişi başı milli gelir yükseliş trendindeyken yeterince bilgi verilerek revizyona gidilse, yani uygun zaman ve zeminde yapılsa bu düzeltmede şüpheye mahal bırakmazdı.
Diğer taraftan, kayıt dışı ekonomi gerçeğinin ise, ekonomik göstergelerin hatalı sonuçlar doğurmasında en büyük etken olduğu, milli gelire eklenmesi gerektiği halde kayıtlı olmadığı ve ölçülemediği için milli gelire dahil olmayan gelirler olduğu unutulmamalıdır. Yani kayıt dışı kayıt altına alındıkça milli gelir düşmeyecek daha da artacaktır.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 11434 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...