Translate

13 Ağustos 2017 Pazar

LOJİSTİK SEKTÖRÜ ve ÜLKEMİZDE GELİŞİMİ

Ülkemiz konum itibariyle avantajlı durumda, bu özelliğini iyi kullanmalı ve bundan maksimum fayda sağlamalıdır










Eski Yunanca 'Lojistikos' kelimesi ‘Hesap- kitap yapma bilimi, hesapta becerikli' gibi anlamlara geliyor. Ülkemizde Lojistik kavramı 1990’lı yıllara kadar askeri alanda kullanılmakta idi. Lojistik askeri anlamda, birliklerde; barış ve seferi zamanlarda kıtaların taşınması, silah, cephane, gıda ihtiyaçlarının ve sağlık hizmetlerinin karşılanması ile ilgili bölümü ifade etmektedir. Askeri lojistiğin üç ana unsuru ikmal, nakil ve bakım konularını ihtiva etmektedir.
Lojistik genel anlamda, hammadde, yarı-mamul, mamul madde ve ilgili bilgilerin üretim noktasının başından tüketim noktasına kadar, müşteri ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm süreçlerinin planlanması, uygulama ve kontrol edilmesi olarak tanımlanıyor. Lojistik, bazen sadece nakliye hizmeti olarak da algılanabilmektedir. Lojistik, ikili pazarlama fonksiyonların dan müşteri siparişlerinin işyerinde veya müşterinin kapısında teslimatı anlamına gelen ama sadece teslimattan ibaret olmayıp, içinde; kuruluş yeri seçim ve yönetimi, koruyucu ambalajlama, ulaştırma, depolama, elleçleme (asli nitelikler değiştirilmeden istifleme), stok yönetimi, sipariş işleme, trafik ve rut (izlenecek yol) yönetimi, , tahminleme (öngörülme), vs. barındıran ve çok ciddi entegre bilimsel hazırlık ve stratejiler gerektiren bir faaliyettir. Kısaca lojistik; bir ürünün ilk üreticiden son tüketiciye kadar olan nakliye, depolama, gümrükleme, ambalajlama, dağıtım gibi tüm süreçlerini ifade eder.
Gelişmiş ülkelerin tamamının entegre olduğu her geçen gün gelişen lojistik sektörü, ülkemiz için çok yenidir. 1990’lı yıllarda gelişmeye başlamış, 2000 yılından sonra yerli ve uluslararası şirketlerde iş birliğine giden hareketli bir sektör haline gelmiştir. Ülkemizde lojistik sektörü, hızlı bir gelişim göstermekte ve bazı firmalar uluslararası standartlarda hizmet sunabilmektedir.
Rekabetin oldukça çetin olduğu bu dönemde tedarik zincirinin gerek ülke gerekse firmalar nezdinde profesyonelce yönetilmesi gerekmektedir. Lojistik hizmetleri; kalite zemini üzerine kurulmalı, doğru ürünü hizmeti ve bilgiyi, doğru maliyetle, doğru yere/pazara, doğru zamanda, doğru koşullarda ve doğru maliyetlerde ulaştırma temelli olmalıdır.
Bilişim çağında artık firmalar internet tabanlı uygulamalar kullanarak elektronik ortamda bilgi transferi yaparak hizmet vermektedir. Önümüzde ki süreçte meydana gelen değişimlere en hızlı şekilde reaksiyon gösteren, süreçlerine teknoloji kullanımını en doğru şekilde entegre eden, sundukları hizmetlerde çeşitliliği sağlayıp, zorlu piyasa şartlarına uyum sağlayabilenler ayakta kalabilecektir.
Ülkemiz, konum olarak adeta dünyanın merkezinde bir aktarma istasyonu olma özelliğine sahip, bu avantajından dolayı lojistik üs olma ideal bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Kuzeyde Rusya ve Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkeler, güneyde Orta Doğu, doğuda İran ve Türk Cumhuriyetleri, Akdeniz de kıyısı olan Afrika ülkeleri ile batıda Avrupa arasında bir aktarma merkezi olma özelliği ile kendine bir avantaj oluşturmaktadır.
Türkiye'nin lojistik sektöründeki en güçlü yanı stratejik konumu olup, Türkiye'den 4 saat uçuş mesafesinde 56 ülke bulunmakta ve bu 56 ülkede 1,5 milyar insan yaşamaktadır. Toplam dünya ithalatının yaklaşık yarısı da bu bölgede yapılmaktadır. Şüphesiz özel sektör altyapı, teknoloji, ulaşım, depolama ve benzeri konular kapsamında seviye itibariyle bölgesinde ve uluslararası alanda önemli bir konuma ulaştı, ancak Ülkemizin uluslararası bir aktarma merkezi ve köprü oluşturmasından kaynaklanan avantajlı konumu, uluslararası lojistikte rekabet için maalesef yeterli değil. Bulunduğu coğrafyada tercih edilebilir bir ülke konumunda olmak için her şeyden önce yabancı yatırımcıya güven ortamı sunulmalıdır. Türkiye bölgesinde lojistik üs olmak istiyorsa, rekabet gücünü arttırmak üzere mevcut uygulamaların iyileştirilmesi gerekiyor. Demir yolu  ve deniz yolu altyapısı-limanları geliştirilmeli, doğudan batıya, kuzeyden güneye otoyollar tesis edilmeli, hava limanları gözden geçirilmeli, dünya çapında bir fuar ve kongre merkezi düşünülmeli, petrol ve doğalgazın naklinde yeni alternatifler üzerinde çalışılmalı, doğalgaz depolama tesislerinin kapasitesi artırılmalı, elektrik enerji nakli konusunda bölge ülkeleriyle entegrasyon geliştirilmeli, daha da önemlisi dünya ticaretinin önemli merkezi, uğrak yeri olacak bir proje geliştirilmeli (Dubai-Hong Kong gibi) burası cazibe merkezi haline getirilmelidir. TCDD'nin 2007 yılında Samsun-Gelemen lojistik köyü uygulamasının çok ötesinde büyük düşünmek gerekiyor galiba! Ülkemiz konum itibariyle avantajlı durumda, bu özelliğini iyi kullanmalı ve bundan maksimum fayda sağlamalıdır.
Her şeyi yalnızca devletten beklememeli ya da devlet yapmamalı, özel sektör dinamizmi harekete geçirilmeli, lojistik yatırım projelerine özel sektör kanalize edilmelidir. Dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde neler olup bitiyor yakından takip etmeli, teknolojik gelişmeler ve yeni sistemler mevcut sistemlerimize geç kalmadan entegre edilmelidir.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 12258 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...