Translate

30 Temmuz 2017 Pazar

GÜMRÜK BİRLİĞİ ÜLKEMİZE NE GETİRDİ NE GÖTÜRDÜ?

Gümrük Birliği Anlaşması gözden geçirilirken ‘kazan kazan taktiği’ ile günün şartlarına göre tarafların menfaatlerine uygun hale getirilmelidir...










Gümrük Birliği, taraf ülkeler arasında meydana gelen bir ekonomik entegrasyon modelidir. Gümrük Birliği, ülkeler arasında herhangi bir gümrük vergisi veya tarifesi olmadan ticaret yapılması, üçüncü ülkelerden yapılan ithalatlara ortak bir dış tarifesi ve ortak ticaret politikalarının uygulanması anlamına gelmektedir.
Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) arasında 1963 yılında imzalanan Ankara Anlaşmasına (Ortaklık Anlaşması) göre 22 yıllık Gümrük Birliği uygulama döneminde kademeli olarak; 1964-1970 hazırlık, 1973-1995 geçiş, 1996 tam ekonomik entegrasyonaşamaları öngörülmüştür.
İki taraf için karşılıklı olarak gümrük vergilerini kaldırılması konusunda 1973 yılında bir Ek Protokol yürürlüğe girmiştir. Bu katma protokolle ayrıntılar yani geçiş döneminin koşulları belirlenmiştir. Buna göre; taraflar arasında sırası ile sanayi ürünleri, tarım ürünleri ve son olarak kişilerin serbest dolaşımının sağlanması ile Gümrük Birliği’nin tamamlanması öngörülmüştür. Türk sanayi mallarının Avrupa Birliği (AB) pazarına girişinde geçiş dönemi başından geçerli gümrük vergileri kaldırılmış, Türkiye’nin AB sanayi malları üzerindeki gümrük vergileri uygulamasının ise kademeli olarak kaldırılması öngörülmüş ve 1 Ocak 1996tarihinden geçerli AB sanayi mallarına gümrük vergileri kaldırılmıştır. Böylece AB ile üye olmayan bir ülke gümrük birliği uygulamasını başlatmıştır. Anlaşma çerçevesinde sanayi ürünleri, her iki taraf arasında herhangi bir gümrük kısıtlaması olmaksızın satılabilmektedir.
Gümrük Birliği üye olan ülkeler açısından ekonomik sonuçlara neden olmaktadır. Gümrük Birliğinin Türkiye ekonomisi üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri olmuştur. Gümrük Birliği’nin gümrük gelirleri üzerindeki etkisi olumlu yöndedir. Sanayi malları üretim kalitesi ve tüketici memnuniyetinin artmasında zihniyet değişikliği olmuştur. Kalitenin artmasıyla Türkiye’nin AB dışındaki ülkelere ihracatı da artmıştır. Gümrük Birliği sonrasında ithalat ve ihracat daha hızlı artmıştır. AB’ye tam üye olmadığımız için bu durumun üzerimizdeki olumsuz etkisi büyüktür. Türkiye, AB’nin üye olmayan bir ülke ile imzaladığı tüm anlaşmaları da kabul etmiş olduğundan, AB’nin serbest ticaret anlaşması (STA) imzaladığı ülkeler Türkiye’ye vergisiz mal satmakta ancak Türk mallarından vergi almaya devam etmektedirler. Türkiye, AB’nin haberi olmadan herhangi bir AB üyesi olmayan bir ülkeyle anlaşma yapamamayı taahhüt etmiştir. Aksi halde AB bu anlaşmayı iptal etme hakkına sahiptir. Türkiye Gümrük Birliği için AB yeni yasalarına paralel yasalar yapmayı kabul etmiştir. Ayrıca Türkiye, Gümrük Birliği’ne girerek, tüm yasaları ve Avrupa Adalet Divanı’nın kararlarını kabul etmiştir. Bu geçiş sürecinde kalite farkı nedeniyle rekabet güçlüğü yaşanmıştır. Türkiye’nin dış ticaretinin büyük çoğunluğu AB iledir. Ancak ihracatımız ile ithalatımız arasında AB lehine sürekli açık söz konusudur.
GB Anlaşması’nın güncellenmesi, AB ile ABD arasında müzakereleri süren Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) Anlaşması dolayısıyla gündeme geldi. Brookings Enstitüsünün yayınladığı bir rapora göre, Türkiye’nin TTIP’a dahil olmaması halinde 95 bin kişinin işini kaybetme ihtimalinin ortaya çıkacağı ve Türkiye ekonomisinin 20 milyar dolar zarara uğrayacağı tahmin ediliyor. Ancak, Donald Trump’ın ABD’nin taraf olduğu ticaret anlaşmaları konusunda daha korumacı bir yaklaşım sergilemesi, henüz müzakereleri sonlanmayan TTIP’ın akıbetini de belirsizliğe sürüklemiştir.
Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin Avrupa Komisyonu ile yürütülen teknik müzakereler 27 Nisan 2015 tarihinde tamamlanmış olup, neticede; AB Komisyonu Türkiye ile Gümrük Birliği anlaşmasının güncelleştirilmesi konusunda resmi görüşmelere başlamak için AB Konseyi’nden yetki talep etti ve 13 Haziran 2017 tarihinde Brüksel’de görüşmeler başladı. Bu kapsamda; Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’ lardan eş zamanlı yararlanmasını sağlayacak yasal bağlayıcılığı olan bir hüküm oluşturulması, Tarım tavizlerinin karşılıklı olarak geliştirilmesi ile hizmetler ve kamu alımları alanlarında karşılıklı açılım, İşleyen bir anlaşmazlıkların halli mekanizmasının tesis edilmesi, Karayolu kotalarının kaldırılması, Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin işleyişine ilişkin komitelere katılımının sağlanması, Tarafların birbirlerine karşı uyguladıkları ticaret politikası önlemlerinin gözden geçirilmesi, konuları ele alınmakta ve çözüme kavuşturulması beklenmektedir.


Türkiye, Gümrük Birliği’ne 1996 yılında girdiği zaman üzerine düşeni yaptı ancak Gümrük Birliği’nden hiçbir zaman umduğunu faydayı sağlayamadı. Türkiye'ye, Gümrük Birliği her ne kadar ekonomik entegrasyon anlamında artılar getirse de AB'nin üzerine düşen görevleri yerine getirmemesi sonucu verim alınamadı. Diğer taraftan 2016 yılında Toplam 142,5 Milyar dolarlık ihracatın 68,3 Milyar dolarlık bölümü (%47,9), 198,6 milyar dolarlık ithalatın ise 77,5 milyar dolarlık bölümü (%38,9) AB’ye olduğu göz önüne alınırsa Türkiye’nin ihracat ve ithalatında AB’nin önemli bir yerinin olduğu da gerçek. Gümrük Birliği Anlaşması gözden geçirilirken ‘kazan kazan taktiği’ ile günün şartlarına göre tarafların menfaatlerine uygun hale getirilmelidir.
Şunu da hatırlatmakta fayda var sanıyorum; Gümrük Birliğine geçişte, Japonya’da iktidardaki Liberal Demokrat Parti Genel Sekreteri Kanezo Muraoka, Japon Hükümetinin, Türk-Japon ilişkilerine büyük önem verdiğini belirterek, Türkiye’nin Gümrük Birliği macerasıyla ilgili olarak şunları söylüyordu: “Bayan Başbakanınıza (Tansu Çillere) coğrafya dersi vermek isterdim. Çünkü ona göre Ankara’nın doğusunda hiçbir ülke yok. Hep batı hep batı. Türkiye batı' ya yaklaşmak için hep batı’ dan gitmek istiyor. Oysa batı' ya doğu’ dan da gidilebilir. Örneğin Japonya, Çin gibi ülkelerle iş birliği yapıp, kendi ekonomik durumunu düzelttikten sonra ‘Avrupalı’ olmak için çaba göstermek daha iyi değil mi?” sözünün şimdilerde ciddi ciddi düşülmesi gerekiyor.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 12020 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...