Translate

27 Ağustos 2017 Pazar

KURBAN EKONOMİSİ

Ülkemizde kurban pazarları ve kesimi ile atıklarının değerlendirilmesi konusunda artık çağdaş bir düzenleme yapılması gerekiyor…














Türkiye’de TÜİK verilerine göre 2016 yılı itibariyle hayvan sayısı Sığır 14.080.155 Adet, Koyun 30.983.933 Adet, Keçi 10.345.299 Adet olmak üzere toplam 55.409.387 Adet. Ziraat Odaları Birliğinin açıklamalarına göre 2016 yılında 920 bin büyükbaş, 2 milyon 950 bin küçükbaş hayvanın kurban olarak kesildiği belirtiliyor. Bu Kurban Bayramı’nda da yaklaşık 950 bini büyükbaş, 3 milyonu küçükbaş olmak üzere 3 milyon 950 bin baş hayvan kesileceği tahmin ediliyor.
29 Temmuz 2017 Tarih 30138 Sayılı Resmî Gazete’ de yayımlanan Bakanlar kurulu kararı ile buğday, arpa, mısır, pirinç ve canlı büyükbaş ve küçükbaş, et ithalatında gümrük vergileri 31/12/2018 tarihine kadar sıfırlandı. Yıl sonuna kadar İthalat kontenjanı ise; Canlı büyükbaş hayvanlar 500.000 baş, canlı koyun ve keçiler 475.000 baş olarak açıklandı. 
Bu yıl Kızılay kurban hisse bedelini yurt içinde 735, yurt dışında ise 500 lira olarak belirledi. Türkiye Diyanet Vakfı kurban kesim bedellerini yurt içinde 850 TL, yurt dışında da 600 TL olarak belirlediklerini açıkladılar. Mehmetçik Vakfı’nın vekaleten kurban bedeli ise hisse başına 790 lira.
Büyükbaş canlı kilo fiyatları 20 lira, 450 kg canlı hayvanın fiyatı yaklaşık 9 bin lira civarında geliyor. Küçükbaşta ise canlı küçükbaş hayvanın kilogram fiyatı piyasada 19 lira civarında işlem görürken yaklaşık 40 kg’ lık bir hayvan 760 TL geliyor. Bu fiyatlar büyükbaşta 1.000 TL küçükbaşta da 100 TL artabiliyor. Kurban Bayramı’na az bir süre kala Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı mevcut damızlığa uygun düvelerin kesilmesini engellemek için düve (yavrulamamış dişi sığır) kesiminin yasaklandığını açıkladı. Bu durumda düvelerin elde kalmasından dolayı tüketiciler için fiyatlarının yükselmesine neden olacağı, üreticilerinde sıkıntıya düşeceği ve büyükbaş hayvan fiyatlarına yansıyacağı belirtiliyor.
Pazar’da yöreye göre değişmekle birlikte büyükbaş hayvanın fiyatı 6 bin ile 18 bin lira arasında değişirken, küçükbaş kurbanlıklar da 700 ile 1500 lira arasında değişen fiyatlardan satışa sunuluyor.
Kurbanlıklar büyük bir ekonomiyi oluşturuyor. Türkiye’de bu yıl Kurban Bayramı’nda yaklaşık 950 bin büyükbaş, 3 milyon civarında da küçükbaş hayvan kurbanlık olarak kesilecek. Bu hayvanların beslenmesi için verilen yemin maliyetinin yaklaşık 3 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. Kurbanlık hayvanların ekonomik değeri ise yaklaşık olarak (Büyükbaş 8,5+küçükbaş 2,3 milyar TL) 10,8 milyar lira civarında olduğu hesaplanıyor. Kurbanlıkların bir bölümü ithalatla karşılanıyor. Nakliye, kesim, sakatat, deri gibi diğer faktörlerle birlikte kurban ekonomisi 15 Milyar TL’yi buluyor.
Kurban'da, kesilen hayvanlardan elde edilen kemiklerin, kanın, hatta sakatatının ve İşkembenin atılmaması, bunları toplayanlara Belediyelerin ve Kurban sahiplerinin yardımcı olması gerekiyor ki ekonomiye kazandırılsın. Toplanan kemikler, haşlanıp yağı ayrılıyor. Kalan kemikler rendelenip yem haline getiriliyor. Yağları ise rafine edilip deterjan-sabun sektörüne veya atık yağ işleme tesislerine veriliyor. Atık yağ işleme tesislerinde ve enerji üretiminde kullanılıyor. Türk deri sektörü, ihtiyacının yüzde 15’ini Kurban derilerinden karşılıyor. Hatalı kesim dolayısıyla yaklaşık 20 Milyon TL’lik derinin çöpe atıldığı, kurban kesiminin ehil kişilere yaptırılması halinde bu zararın önüne geçileceği belirtiliyor. Büyükbaş bir kurban ortalama (400 TL) 250 ila 600 TL arasında, küçükbaş kurban (75 TL)50 ila 100 TL arasında kesilip parçalanıyor. 
500 kilogram canlı ağırlığı olan bir hayvandan yaklaşık olarak 240 kilogramı kemiksiz et, kalanı karaciğer, akciğer, yürek, dalak, koç yumurtası ve şırdan olmak üzere 253 kilogramı tüketilebilir et elde ediliyor. Bir hayvandan 7 kilogram işkembe, 60 kilogram işkembe pisliği, 10 kilogram böbrek yağı, 8 kilogram gömlek yağı, 8 kilogram çöz yağı, 8 kilogram bağırsak mumbar, 8 kilogram paça, 1 kilogram pöç, 15 kilogram kelle (beyin, boynuz, kemik), 5 kilogram kırkambar, 8 kilogram meme, 60 kilogram kemik, 20 kilogram kan, 20 kilogram deri, 2 kilogram kuyruk, 2 kilogram gırtlak, kıkırdak, saç uzatan, 5 kilogram deri atıkları çıktığı belirtiliyor ve bunların toplam ağırlığı ise 247 kilogram olarak hesaplanıyor.
Canlı hayvanların alım satımları sırasında; Koyun ve keçide %5, Sığır-danada %8 tokluk firesi düşülüyor.
Canlı hayvanların kesilmeleri sonucunda ortalama; Koyun %43-47 (Kuyruklu ve böbrekli), Dana-sığır karkas %45-55 (Kuyruksuz, böbrek ve böbrek yağsız), nispetinde et randımanı veriyor.
Koyunda iç ve kuyruk yağları randıman yüzdelerine dahil. Dana-sığır iç yağları randıman yüzdelerine dahil değil. Kesimi yapılmış koyunda iç yağı miktarı %3-7, kuyruk yağı %10-17 nispetinde oluyor.
Soğutma firesi; Koyunda %4 Sığır-dana %2-3, kesimi yapılmış dana ve sığır etlerinde kemik oranı %18-28 nispetinde oluyor. 
Son olarak; Ülkemizde kurban pazarları ve kesimi ile atıkların değerlendirilmesi konusunda artık çağdaş bir düzenleme yapılması gerekiyor.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 12471 defa okunmuştur .


13 Ağustos 2017 Pazar

LOJİSTİK SEKTÖRÜ ve ÜLKEMİZDE GELİŞİMİ

Ülkemiz konum itibariyle avantajlı durumda, bu özelliğini iyi kullanmalı ve bundan maksimum fayda sağlamalıdır










Eski Yunanca 'Lojistikos' kelimesi ‘Hesap- kitap yapma bilimi, hesapta becerikli' gibi anlamlara geliyor. Ülkemizde Lojistik kavramı 1990’lı yıllara kadar askeri alanda kullanılmakta idi. Lojistik askeri anlamda, birliklerde; barış ve seferi zamanlarda kıtaların taşınması, silah, cephane, gıda ihtiyaçlarının ve sağlık hizmetlerinin karşılanması ile ilgili bölümü ifade etmektedir. Askeri lojistiğin üç ana unsuru ikmal, nakil ve bakım konularını ihtiva etmektedir.
Lojistik genel anlamda, hammadde, yarı-mamul, mamul madde ve ilgili bilgilerin üretim noktasının başından tüketim noktasına kadar, müşteri ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla tüm süreçlerinin planlanması, uygulama ve kontrol edilmesi olarak tanımlanıyor. Lojistik, bazen sadece nakliye hizmeti olarak da algılanabilmektedir. Lojistik, ikili pazarlama fonksiyonların dan müşteri siparişlerinin işyerinde veya müşterinin kapısında teslimatı anlamına gelen ama sadece teslimattan ibaret olmayıp, içinde; kuruluş yeri seçim ve yönetimi, koruyucu ambalajlama, ulaştırma, depolama, elleçleme (asli nitelikler değiştirilmeden istifleme), stok yönetimi, sipariş işleme, trafik ve rut (izlenecek yol) yönetimi, , tahminleme (öngörülme), vs. barındıran ve çok ciddi entegre bilimsel hazırlık ve stratejiler gerektiren bir faaliyettir. Kısaca lojistik; bir ürünün ilk üreticiden son tüketiciye kadar olan nakliye, depolama, gümrükleme, ambalajlama, dağıtım gibi tüm süreçlerini ifade eder.
Gelişmiş ülkelerin tamamının entegre olduğu her geçen gün gelişen lojistik sektörü, ülkemiz için çok yenidir. 1990’lı yıllarda gelişmeye başlamış, 2000 yılından sonra yerli ve uluslararası şirketlerde iş birliğine giden hareketli bir sektör haline gelmiştir. Ülkemizde lojistik sektörü, hızlı bir gelişim göstermekte ve bazı firmalar uluslararası standartlarda hizmet sunabilmektedir.
Rekabetin oldukça çetin olduğu bu dönemde tedarik zincirinin gerek ülke gerekse firmalar nezdinde profesyonelce yönetilmesi gerekmektedir. Lojistik hizmetleri; kalite zemini üzerine kurulmalı, doğru ürünü hizmeti ve bilgiyi, doğru maliyetle, doğru yere/pazara, doğru zamanda, doğru koşullarda ve doğru maliyetlerde ulaştırma temelli olmalıdır.
Bilişim çağında artık firmalar internet tabanlı uygulamalar kullanarak elektronik ortamda bilgi transferi yaparak hizmet vermektedir. Önümüzde ki süreçte meydana gelen değişimlere en hızlı şekilde reaksiyon gösteren, süreçlerine teknoloji kullanımını en doğru şekilde entegre eden, sundukları hizmetlerde çeşitliliği sağlayıp, zorlu piyasa şartlarına uyum sağlayabilenler ayakta kalabilecektir.
Ülkemiz, konum olarak adeta dünyanın merkezinde bir aktarma istasyonu olma özelliğine sahip, bu avantajından dolayı lojistik üs olma ideal bir gerçek olarak karşımızda durmakta. Kuzeyde Rusya ve Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkeler, güneyde Orta Doğu, doğuda İran ve Türk Cumhuriyetleri, Akdeniz de kıyısı olan Afrika ülkeleri ile batıda Avrupa arasında bir aktarma merkezi olma özelliği ile kendine bir avantaj oluşturmaktadır.
Türkiye'nin lojistik sektöründeki en güçlü yanı stratejik konumu olup, Türkiye'den 4 saat uçuş mesafesinde 56 ülke bulunmakta ve bu 56 ülkede 1,5 milyar insan yaşamaktadır. Toplam dünya ithalatının yaklaşık yarısı da bu bölgede yapılmaktadır. Şüphesiz özel sektör altyapı, teknoloji, ulaşım, depolama ve benzeri konular kapsamında seviye itibariyle bölgesinde ve uluslararası alanda önemli bir konuma ulaştı, ancak Ülkemizin uluslararası bir aktarma merkezi ve köprü oluşturmasından kaynaklanan avantajlı konumu, uluslararası lojistikte rekabet için maalesef yeterli değil. Bulunduğu coğrafyada tercih edilebilir bir ülke konumunda olmak için her şeyden önce yabancı yatırımcıya güven ortamı sunulmalıdır. Türkiye bölgesinde lojistik üs olmak istiyorsa, rekabet gücünü arttırmak üzere mevcut uygulamaların iyileştirilmesi gerekiyor. Demir yolu  ve deniz yolu altyapısı-limanları geliştirilmeli, doğudan batıya, kuzeyden güneye otoyollar tesis edilmeli, hava limanları gözden geçirilmeli, dünya çapında bir fuar ve kongre merkezi düşünülmeli, petrol ve doğalgazın naklinde yeni alternatifler üzerinde çalışılmalı, doğalgaz depolama tesislerinin kapasitesi artırılmalı, elektrik enerji nakli konusunda bölge ülkeleriyle entegrasyon geliştirilmeli, daha da önemlisi dünya ticaretinin önemli merkezi, uğrak yeri olacak bir proje geliştirilmeli (Dubai-Hong Kong gibi) burası cazibe merkezi haline getirilmelidir. TCDD'nin 2007 yılında Samsun-Gelemen lojistik köyü uygulamasının çok ötesinde büyük düşünmek gerekiyor galiba! Ülkemiz konum itibariyle avantajlı durumda, bu özelliğini iyi kullanmalı ve bundan maksimum fayda sağlamalıdır.
Her şeyi yalnızca devletten beklememeli ya da devlet yapmamalı, özel sektör dinamizmi harekete geçirilmeli, lojistik yatırım projelerine özel sektör kanalize edilmelidir. Dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde neler olup bitiyor yakından takip etmeli, teknolojik gelişmeler ve yeni sistemler mevcut sistemlerimize geç kalmadan entegre edilmelidir.
Bu yazı habergzt.com'da yayımlanmış olup 12258 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...