Translate

28 Aralık 2015 Pazartesi

SADECE EVLERDE KULLANDIĞIMIZ BEYAZ EŞYAYI (A) SINIFI İLE DEĞİŞTİRSEK

Ülkemizde hala çoğunlukla D sınıfı ve üzerinde beyaz eşya kullanılıyor… 



Evlerimizde kullandığımız, buzdolabı, çamaşır makinası ve bulaşık makinalarını bırakın (A+) ve (A++) sınıfını (A) SINIFI ile değiştirmemiz halinde hem ailelerin elektrik tüketimlerindeki tasarrufla kazançlarını hem de Ülkemizin kazancını hesaplamak ve yapacağımız örneklemelerle bu tasarrufun büyük katkısını gözler önüne sermek istedik.
TÜİK ve TEDAŞ verilerine göre Türkiye’de 2013 yılında toplam 198.045.131 MWh (1000 kWh=1 MWh) net elektrik tüketiminin 44.971.483 MWh’i yani % 22 ’si meskenlerde tüketilmektedir. Türkiye’de 20 milyon 220 bin hane olduğu, bunların % 100’ünde buzdolabı, % 85’inde çamaşır makinası, % 30’unda ise bulaşık makinasının bulunduğu kesin olmasa da bir veri olarak ilgili kuruluşlarca ortaya konuyor. Şimdi dilerseniz meskenlerde tüketilen enerjinin ortalama dağılımına bakalım.
Yukardaki tablolara bakarak 2013 yılında meskenlerde tüketilen 44.971.483 MWh enerjinin yaklaşık olarak 16.261.688 MWh’i buzdolabında, 4.522.332 MWh’i çamaşır makinasında, 1.936.070 MWh’i bulaşık makinasında tüketiliyor ve toplamda bu üç beyaz eşyada 22.720.493 MWh elektrik tüketilmiş oluyor. Bu da demek oluyor ki Ülkemizde meskenlerde tüketilen elektriğin yaklaşık yarısı buzdolabı + çamaşır makinası  + bulaşık makinasında tüketiliyor ve hala çoğunlukla D sınıfı ve üzerinde beyaz eşya kullanılıyor.
Keban Barajının yıllık ortalama üretiminin 5.745.000 MWh olduğunu göz önüne alırsak ve Ülkemizdeki buzdolabı, çamaşır makinası ve bulaşık makinalarını yalnızca A SINIFI ile değiştirdiğimizi varsayarsak 22.720.493-11.446.694 = 11.273.799 MWh (% 50)  tasarruf sağlayacağımızı görürüz. Yani 2 tane Keban barajı üretimi kadar elektrik enerjisi kazanmış oluruz. Bir başka değişle TEKNİK KAYIPLARI azaltmış oluruz. (A) sınıfı bir buzdolabı günlük 1,23 kWh elektrik tüketiyor.(A+) Buzdolabı ise 1,07 kWh, (A++) ise 0,50 kWh elektrik tüketiyor.  Biz yalnız (A) sınıfının hesabını yaptık sizde (A++)’nın hesabını yapın bakın bakalım ne kadar tasarruf ediyoruz. Aynı oranlarda evinizde de tasarruf edebilirsiniz. Buzdolabı %36,16 + çamaşır makinası % 10,06+ bulaşık makinası % 4,31 olmak üzere toplam evde kullanılan elektriğin % 47,53’nü tüketmektedir. Alacağınız (A) sınıfı beyaz eşyayla eğer % 50 tasarruf ederseniz toplam tüketimin % 23,7’si eder, yani 100 TL de 23 TL az ödersiniz. 

Not; Bu hesap eski eşyanızın sınıfı ve tüketimi ile yeni alacağınız beyaz eşyanın sınıf ve tüketimine göre değişir ve net hesaplanır. Tarafımızca ortalama değerlere göre hesaplamalar yapılmıştır. Örneğin, eski buzdolabınız (D) sınıfı ise 2,24x30=67,2 kWh/ay elektrik tüketir,  bunu (A) sınıfı ile değiştirirseniz  2,24 - 1,23 = 1,01 x 30 = 30,3 kWh/ay,  (A+) sınıfı ile değiştirirseniz 2,24 - 1,07= 1.17 X 30= 35,1 kWh/ay, (A++)Sınıfı ile değiştirirseniz 2,24-0,5= 1.74 x 30= 52,2 kWh/ay tasarruf sağlarsınız. Bir başka deyişle aynı işi, (D) sınıfı buzdolabı ile 67,2kWh/ay elektrikle görürken, (A++) sınıfı buzdolabı ile 15 kWh/ay elektrikle görürsünüz.
Unutmayalım hesaplı davranarak hem kedi bütçemize hem de devlet bütçesine önemli katkı yapmış oluruz.
 Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış 6848 defa okunmuştur .

15 Aralık 2015 Salı

1., 2.VE 3. ENDÜSTRİ DEVRİMİ VE NİHAYET ENDÜSTRİ 4.0

4.Endüstri Devrimi; geleneksel sanayiyi bilgisayarlaşma yönünde teşvik etme ve yüksek teknolojiyle donatma projesi…





Buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması, yeni buluşların üretime katkısı, bu gelişmelerin de sermaye birikimini arttırmasına genel olarak Endüstri Devrimi denilmektedir.
İlk sanayi devrimi su ve buhar gücü ile üretim mekanizmasının üzerine kuruluyken, onu ikinci sanayi devrimi olan elektrik enerjisi yardımı izledi. Daha sonrasında ise üçüncü sanayi devrimi olan dijital devrim gerçekleşerek elektronik kullanımı artırdı. Şimdi sırada Dördüncü Sanayi Devrimi (Endüstri 4.0) var.
Ekonomik ve sosyal bakımlardan bütün dünyayı etkileyen 1.En­düstri Devrimi, ilk olarak Birleşik Krallık'ta ortaya çıkmış, ardından Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Japonya'ya sıçramış ve ardından bütün dünyaya yayılmıştır. Toplum yaşamındaki büyük dönüşümler ekonomik, tek­nik, sosyal çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkmıştır. 18. yüzyıl İngiltere’sinde endüstride ve üretim yöntem­lerinde yapılmış olan yeni icatlar ekonomik hayatın çok hızlı bir biçimde gelişmesine ve değişmesine yol açmıştır. Buna bağlı olarak sosyal hayat da etkilenmiş ve yep­yeni bir biçim almıştır. Kısa zamanda, birbirine paralel olarak ortaya çıkmış teknik, ekonomik ve sosyal gelişmeler Endüstri Devriminin yayılmasını hazırlamıştır. Getirdiği yeni ekonomik ve sosyal düzen, dünya tarihi içinde, eski düzeni köklü bir biçimde değiştirmiştir.
Gelişmeye başlayan elektrik teknolojisi dünyada köklü değişikliklere yol açmış ve insan yaşamını bütünüyle değiştirecek etkilere yol açmıştır. Elektriğin çoğu özellikleri 19. yüzyıl esnasında anlaşılmış olup, 2. Endüstri Devriminin önemli etkenlerinden biridir. Üretimde fabrikalaşma ya, elektrikli cihazların-motor-makinaların, uçak ve otomobil seri üretimine bu kapsamda geçilmiştir. Elektrikten her alanda yararlanılmaya başlanmıştır. Günümüzde ise, elektrik uygarlığın ayrılmaz parçası konumundadır.
Elektrik-Elektronik teknolojisi alanı bugün diğer tüm alanları geliştiren, temel ve üretken bir sanayiye dönüşmüş durumdadır. Alan, bugün kendi tasarım ve teknolojilerini geliştirecek güce ulaşmıştır. Elektrik-Elektronik alanı birçok alanı etkilerken, ekonomiye kendi üretimi, ihracatı ve istihdamıyla yaptığı birinci derece katkının yanında, diğer sektörlere olan etkileriyle ikinci derece katkılarda da bulunmaktadır. Günümüzde baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik gelişmelerin itici gücü olarak nitelendirilebilecek olan elektronik endüstrisi, mikroişlemci veya bilgisayar denetimli düzenleri gerçekleştirmesi ve gündelik hayata yerleştirmesi nedeniyle 3. Endüstriyel Devrimi oluşturmuştur. 20. yüzyıl elektronik teknolojisinin atılıma geçtiği çağ olmuştur. 21. yüzyılda ise yaşantımızın her diliminin elektronik düzenekler yer almaya başlamıştır.
3. Endüstri Devrimi kapsamında, elektronik sanayi; teknolojinin talepleri doğrultusunda büyük bir ivmeyle gelişirken, aynı zamanda bilim ve teknolojinin bütün alanlarını etkileyen, vazgeçilemez bir sanayi dalı haline gelmiş bulunmaktadır. 1907’de triyod tüpünün icadıyla artık elektronik sanayinin kurulup gelişmesine öncülük edecek olan telefon, radyo ve telsizin geliştirilip yaygınlaşması mümkün olmuştur. Elektronik sanayi, asıl büyük patlamasını II. Dünya Savaşı yıllarında yapmıştır. Elektronik haberleşme sistemlerinin ve televizyonun yaygınlaşması, özellikle 1947’de transistörün icadıyla başlayan ve daha sonra tümleşik devre teknolojilerinin geliştirilmesiyle gerçekleşmiştir. Bu teknolojilerin sağladığı avantajlarla önce uzay araştırmaları çok önemli noktalara taşınmış ve bu yolla bilgisayarların çok hızlı gelişmesi sağlanarak yaygınlaşmalarının önü açılmıştır. Bilgiyi hesaplamak, düzenlemek ve değiştirmek için kullanılan Bilgisayar, en basit bakış açısıyla bir matematiksel işlemci, yani bir hesap aracıdır ve veri işler. Çeşitli programlama dilleri ile hazırlanmış olan yazılımlar sayesinde birçok alanda kullanılabilmektedir.  İnternetin insan hayatına girip yaygınlaşmasıyla bilgisayarın önemi daha da artmıştır. Güncel bilgisayarlar kişiselleşerek kişisel bilgisayar (PC) adını alarak, cebe sığacak kadar küçülmüş büyütülmüş ve hızları büyük aşamalar kaydetmiştir. Yine 3. Endüstri Devrimi ile hayatımıza girmiş birçok yararlı cihaz bulunur fakat bunlardan hiçbirisi televizyon kadar popüler olamamıştır. Bazılarımız için olmazsa olmaz aygıtlardan birisidir televizyon. Cep Telefonları ise vazgeçilmezler arasında yine ön sıralarda yer almaktadır. Teknolojinin üst sınırında olan üretimleri sürekli geliştirilmektedir.
İşçi gücünden teknoloji kontrolüne geçen sistemler ile makine kontrolünün artırılması, otomatik sistemler dolayısıyla ihtiyaç olan iş gücünün azaltılması, Sosyo-Ekonomik çalışma hayatına olan etkisinin hissedilmesi, sanayiye farklı bir değer kazandırarak pazarda bu entegrasyonu sağlayan büyük paya ulaşılması için 4. Endüstri Devrimi (Endüstri 4.0) çalışmaları başlatılmıştır. Endüstri 4.0, Alman Hükümetinin imalat gibi geleneksel sanayiyi bilgisayarlaşma yönünde teşvik etme ve yüksek teknolojiyle donatması projesidir. Bu yeni endüstrideki amaç; uyum, kaynak verimliliği ve ergonominin hem müşteriler hem de iş-değer sürecinde iş ortaklarının entegrasyonunu karakterize etmektir. 
Bu yazı 9766 defa okunmuştur .

10 Aralık 2015 Perşembe

İNTERNET BAĞIMLIĞI

Sanal dünyaya siz hükmediyorsunuz, sınırsız özgürlük sağlayan bu durumda internete bağımlılığı artıran en büyük sebeplerden…


Günümüzde bilgisayar ve internet kullanımının yaşamımızda istenilen bilgiye anında ulaşabilme ve bilgiyi paylaşım gibi getirdiği kolaylıklar yanında çok sık kullanımından kaynaklanan birçok problemi de beraberinde getirmektedir. İnternet, bazı kişiler için maalesef “bağımlılığa” dönüşüyor. Gerçek dünyada karşılığını bulamadığı tutku ve arzularını sanal dünyada arayan birçok kişi internetin tutsağı oluyor ve sanal ortamda yaşıyor. Dikkat edilirse tüm bağımlılıkların arka planında da haz alma tatmin olma ve aynı duyguyu tekrar yaşama isteği yatıyor. 
Teknolojinin gelişmesiyle yeni bağımlılıklarda ortaya çıktı; Bunlar, telefonda konuşma, mesaj gönderme, İnternet, bilgisayar, playstation,  iPad vb. bağımlılıklar. Bu iletişim araçları sosyalliği şüphesiz ki artırıyor, ancak bunun yanı sıra toplumdan da tecrit edebiliyor. Bilgisayar TV’den farklı, TV de sadece seyredebiliyor yayına hükmedemiyorsunuz, oysaki bilgisayarda aktif olarak sosyal ağlar vasıtasıyla sanal ortamlara katılıp karşılıklı bilgi alışverişinde bulunabiliyorsunuz. Televizyon size istediğini veriyor, internet ve bilgisayar ise siz ne isterseniz onu veriyor.
Sanal dünyaya siz hükmediyorsunuz, sınırsız özgürlük sağlayan bu durumda internete bağımlılığı artıran en büyük sebeplerden. İnternet bağımlılığını artıran belli başlı diğer nedenlere gelince; kumar rahatsızlığı, pornografi düşkünlüğü, oyun tutkusu, sosyal iletişim siteleri, internet üzerinden alış veriş tutkusu sayılabilir. Genelde sosyal ilişki kurma konusunda yetersizlik hisseden, yalnızlık yaşayan veya duygusal boşluk içinde olan  bir çok insanın sığınağı ve umut kapısı oldu maalesef sosyal ağlar. Bazı İnternet  hizmetleri sunduğu özellikler kullanıcıları direk etkiliyor. İnternet ortamında seks, oyun, kumar ve alışverişin kişilik bozukluklarına yol açabiliyor. İnternet bağımlıları depresyon ve kaygı bağlantılı rahatsızlıklar yaşayabiliyor. İnternet bağımlısı olan kişilerde ilgi eksikliği ve sosyal beceri bozukluğu sorunları da gözleniyor. Uyku bozuklukları, el bileğinde görülen uyuşma, sırt ağrıları, kilo artışı veya kilo kaybı, baş ağrısı, gözlerde kuruma gibi fiziksel etkilerine rastlandığı belirtiliyor.
İnternete bağımlılığın belirtileri ise; İnternette aşırı uğraş̧,  internette kalma süresinin giderek artması,  sinirlilik, huzursuzluk, depresyon, saldırganlık gibi şikayetlerin ortaya çıkması, internet yüzünden iş, okul ve aile ile ilgili sorunlar yaşama, internete bağlı kalabilmek için yalan söyleme gibi ortaya çıkıyor. İnternet başından ayrılamadığınız ve vakit kaybettiğiniz için önemli bir çok işinizi ertelemeye başlamışsanız  bağımlılıktan bahsetmek gerekiyor sanırım.
İnternet bağımlısı olmamak için dikkat edilmesi gereken nokta ise; İnternet kullanımının kişinin denetiminden çıktığı noktayı tespit etmek ve alışkanlığı değiştirmek, sağlıklı internet kullanımına dönüştürmek olmalıdır.  Yine de tüm alışkanlıklarda olmamakla birlikte çoğu durumda sorun kendi kendine düzeliyor. İnternet uygun bir zaman diliminde, belirli bir amaç için kullanılmalıdır. Gerçek hayatla sanal ortam karıştırılmamalı, gerçek hayattaki iletişim kurallarından vazgeçilmemelidir. İnterneti, işinizin ve ihtiyacınızın gerektiği kadar kullanmalıdır.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 6651 defa okunmuştur .

8 Aralık 2015 Salı

MÜCBİR SEBEP GÖSTEREREK RUSYA DOĞALGAZI KESERSE

Bu kış patlayacak bir krizde kısa vadede ne yapılacak o önemli…




Türkiye; Rusya’nın, doğalgaz anlaşmasında “mücbir sebep” göstererek doğalgaz akışını kesmesi durumunda, doğalgaz alınabilecek alternatif ülke arayışında. Alternatif olarak gösterilen ülkeler arasında İsrail, Suriye, Mısır, Irak, İran, Katar, Nijerya ve Cezayir de bulunuyor. Bunlardan Suriye, İsrail, Mısır, Irak, İran ikili ilişkilerimiz ve BM yaptırımları nedeniyle devre dışı kalıyor. Katar, Nijerya ve Cezayir’den tedarik etme imkanı var ancak, bu ülkelerden gelecek doğalgaz, sıvılaştırılarak Türkiye’ye gönderileceği için maliyeti yükseliyor. Aynı şekilde, sıvılaştırma ve depolanma sürecinde doğalgazın hacminde kayıplar da meydana geliyor. Bu nedenle, bu ülkelerden gelecek doğalgaz, Türkiye açısından “kârlı” bir tercih olarak görülmüyor.
Türkiye’ nin Rusya’ya doğalgazda bağımlılığı % 55 civarında. Doğalgazın alternatif tedariki konusunda bugün için 3 yıl süreyle yani 2018’e kadar önlem olarak fazla bir şey yapamayacak durumda olduğumuz gerçeği de saklanamaz. Hemen karar alınsa bile Azerbaycan ve İran üzerinden kapasite artırmak, yeni boru hattı veya Kuzey Iraktan yeni boru hattı için en az 3-4 yıl gerekiyor. Kısa vadede LNG dışında alternatif kaynak yok gibi. LNG içinde depolama tesisi gerekiyor. Yüzer LNG depolama tesisi belki hızlı tesis edilebilir. Rusya’ nın doğalgaza vuracağı herhangi bir darbe Türkiye’ yi zor durumda bırakır. Yapılan anlaşmalara göre Rusya doğalgazı doğrudan kesemez. Ancak bugüne kadar Rusya’ nın diğer ülkelere gazı kesme de  “uydurma arıza şeklinde”  yaptıkları dikkate alınırsa, buda tehlikeli. O zaman Türkiye’ nin Rusya’ nın bu ülkelere birkaç yıl önce yaptığını dikkate alarak önlemlerini alması iyi olurdu ancak çeşitli nedenlerle alınamadı. Türkiye’ nin yeterli doğalgaz depolama tesisi yok. Katarla LNG alımı ve depolama tesisi için ön anlaşma imzalandı. Kapasitesi de tam açıklanmadı. 3 yıl önce yapılsa bugün için doğalgaz alabilecek durumda olsaydık bir anlam ifade ederdi. Yine de “bir musibet bin nasihatten iyidir” derler ya, “zararın neresinden dönersen kardır” diyelim. Bu kış patlayacak bir krizde kısa vadede ne yapılacak o önemli.
Türk Hükumeti, Rus gazına alternatif kısa vadeli tedarik tedbirlerini geliştireceğini açıkladı. Bunlar; “Azerbaycan ve İran'dan ilave gaz alımı ile Katar, Cezayir ve Nijerya'dan sıvılaştırılmış gaz alımı artırılacak. Ayrıca, Kuzey Irak'tan gaz alımı için mevcut enerji kontratlarının kapsamı genişletilecek. Doğalgaz depolama tesisleri stratejik yatırım olarak ele alınacak. İlk etapta Tuz Gölü depolama tesisleri bitirilecek. İzmir merkezli özel sektör sıvılaştırılmış depolama hacmi ilave yatırımla büyütülecek. Özel sektör doğalgaz çevrim santralleri ile bazı sanayi tesislerine ikinci yakıtla üretime geçmeye hazır olmaları istenecek. Hidrolik imkanlar sonuna kadar kullanılacak.” Tabi ki bu tedbirler yetersiz olsa da pahalı olması sebebiyle de ekonomimize bir maliyeti olacak. Bunlardan Özel sektörün alternatif yakıt kullanımı ile hidrolik kaynak kullanımı kısa vadeli çözüm, diğerleri ise orta vadeli çözüm.
BOTAŞ verilerine göre hâlihazırda ithal edebileceği 42 Milyar m³ kapasiteli doğalgazın; Cezayir’den (LNG) (4,4 Milyar m³) %10,46’sını, Nijerya’dan(LNG) (1,3 Milyar m³)  %3,09’unu, İran’dan (9,6 Milyar m³) % 22,33’ünü, Rusya’dan (20 Milyar m³) % 47,56’sını, Azerbaycan’dan (6,75 Milyar m³) % 16,05’ini alabilmektedir. Türkmenistan’la 15,6, Azerbaycan’la (TANAP) 6 milyar m³ doğalgaz alım anlaşmaları da mevcuttur. Diğer taraftan özel sektör şirketleri ise yaklaşık 10 milyar m³ gaz ithal edebiliyor.
(EPDK) verilerine göre geçtiğimiz yıl en fazla doğalgaz ithalatı boru hatları vasıtasıyla 26,9 (%54,76) milyar m³ ile Rusya’dan yapıldı. Bunu yaklaşık 9 (%18,13) milyar m³ ile İran, 6 (12,33)milyar m³ ile Azerbaycan takip etti. Ayrıca Cezayir’den 4,1(%8,48) milyar m³  , Nijerya’dan 1,4 (%2,78)milyar m³  ve spot piyasadan 1,7 (%3,43) milyar m³  sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) alımı olmak üzere toplam 49,2 Milyar m³  doğalgaz alımı yapıldı.
Ülkemizde doğalgazın; yaklaşık % 48’ielektrik üretiminde, % 25‘i sanayide, % 19’u meskenlerde, % 6’sı Resmi Dairelerde, 2’side diğer abone gruplarında tüketilmektedir.
Önemli olan ise asıl etkinin Rusya’nın bir bahane ile doğalgazı kesmesi ile belirecek olması bunu düşünmek bile istemiyoruz. Elektrik üretimi ve sanayinin olumsuz etkileneceği kesin. Meskenlerde de büyük ölçüde sıkıntı yaşanacak ve kömüre dönülecek olması sebebiyle hava kirliliği dâhil etkisi olacak. Kömür fiyatları belki de tavan yapacak. Ekonomi altüst olacak. Ancak bu durumda yalnız Türkiye zarar görmeyecek. Rusya’da zarar görecek. Bir defa uluslararası anlaşmalara uymaması sebebiyle güvenilirliğini tamamen yitirecek. Artık Rusya’dan doğalgaz alan ülkeler aldığı gazı olağanüstü riskli bulacak. Daha da önemlisi Rusya ile üçüncü ülkelerin ticaret yapması konusunda şüphe ile bakmasına gösterge olacak. Rusya doğalgazı pazarlamakta çok zorlanacak. Türkiye artık alternatif kaynakları değerlendirecek. Rus ekonomisi önemli bir pazar kaybına uğrayacak.
Bu gelişmelere bakarak son söz olarak; Türkiye enerji arz güvenliğini sağlamalı ve bir ülkeye aşırı bağlı kalmamalıdır. Hangi ülke olursa olsun.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 6818 defa okunmuştur .

1 Aralık 2015 Salı

OLED TV NEDİR?

OLED TV'lerin daha düşük güç tüketimi, daha iyi görüntü kalitesi, daha yüksek dayanıklılık gibi birçok avantajı var…


OLED’in açılımı;  (Organic Light Emitting Diode) Türkçe karşılığı “Organik Işık Yayan Diyotlar” anlamını taşıyor. LED teknolojisinin farklı bir dalı olup, bu teknolojide LED ampulleri yerine ince, ışık yayan filmleri kullanılıyor. OLED  isminde geçen organik ifadesi  iki iletkenin arasında bulunan karbon filmdir. OLED bu sayede daha parlak ışık oluşturabilirken, mevcut LCD/LED teknolojilerden daha az enerji kullanıyor. Piyasadaki diğer televizyonlardan çok daha az enerji tüketen ve çok daha gerçek ve canlı görüntü sunan TV teknolojisi OLED TV’ler, LCD ve LED TV gibi ayrı bir aydınlatmaya-dış ışık kaynağına ihtiyaç duymuyor. OLED'ler genelde cam üzerinde üretiliyor ancak plastik ve kıvrılabilir malzeme üzerinde de olabiliyor. İnce ve hafif olan OLED teknolojisi dürülüp bükülebilen ekran yapabilme imkânını dahi sunuyor. Şu an bükülebilen ve katlanabilen OLED prototipler mevcut. Hatta gelecekte kapalı iken görünmeyen, şeffaf (transparan) ve çok ince OLED ekranlar göreceğiz.
Avantajları, OLED TV'lerin daha düşük güç tüketimi, daha iyi görüntü kalitesi, daha yüksek dayanıklılık gibi birçok avantajı var;
Arka ışığa gerek duyulmadığından 3-4 milimetreye kadar ince olmaları mümkün,
Olağanüstü hafif olması nedeniyle ince tasarım,
LED ve LCD ye göre 1000 kat kadar daha hızlı, OLED ekranlarda hızla hareket eden görüntüler bile tüm detaylarıyla gösteriliyor,
Kibar bir görüntü, şık ve zarif,
LED TV’lerden de Plazma TV’lerden de daha kaliteli bir görüntü teknolojisine sahip,
Maximum netliğe, keskin görüntüye, inceliğe, parlak ve canlı görüntülere sahip OLED TV’ler daha gerçek renkler, daha kaliteli görüntü sunuyor.
Dezavantajı ise, son teknoloji olması nedeniyle fiyatlarının yüksek olması ile bazı renkler için kullanılan maddenin diğer tonlara göre çok daha hızlı eskimesi. Bu sorunu ortadan kaldırmak için üreticiler sorunlu renk ’in alt pikselin boyutunu diğer renklere oranla büyüterek çözüm üretiyorlar. OLED gelişmekte olan ve gelecek vaat eden bir teknoloji olma özelliğini koruyor. OLED teknolojisini yaygın hale getirmek imkânlı gibi gözükse de üretimi çok pahalı ve zor olduğundan yaygınlaşması da biraz zaman alacak gibi.
Oldukça yeni bir teknoloji olan OLED TV’ler şimdilik çok pahalı. Gelişmekte olan ve gelecek vaat eden yeni bir teknoloji olduğundan üretim maliyetleri düştükçe tüketiciye yansıyacak fiyatlarda düşmeye başlayacaktır.
Unutmayalım yeni alınacak iyi bir televizyon için; Çok net ve gerçek görüntüler izlememizi sağlamalı, ayrıca bir uydu alıcısına gerek kalmamalı, flash bellek, hafıza kartı gibi depolama ürünlerinde bulunan, resim müzik video hatta yazı dosyalarına TV üzerinden bakabilmeli, gerçekçi 3d film video izleyebilmeli, akıllı (Smart TV) televizyon ile internete girebilmeli, uygulama indirebilir hatta bu televizyonları ses ya da hareket ile yönlendirebilmeli, 16:9 geniş ekranda seyredebilmeliyiz, aynı zamanda televizyonunuz evde çok yer kaplamamalı ve dekoratif durmalıdır. Tabi ki bütçeniz en iyisini almaya elverişli olmalı, alacağınız TV özelliklerini belirleyip piyasa araştırması yapmalısınız.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 7163 defa okunmuştur .

24 Kasım 2015 Salı

ARACINIZ KIŞA HAZIR MI?

Yolda kalmamak için aracınızın kış bakımını yaptırmayı unutmayın…


Ülkemizin çok büyük kesiminde kış mevsimi çetin şartlarda geçmekte olduğu için araç sahiplerinin; soğuk, sisli, yağmurlu ve karlı havalarda araç kullanırken muhtemel riskleri ortadan kaldırmaları hususunda araçlarını bu hava koşullarına göre hazırlamaları gerekiyor.
Aniden bastırabilecek kış koşullarına karşı aracınızın kışlık bakımlarını zaman geçirmeden yapmanızda fayda var. Unutmayalım bakım yapılmaması özellikle kış şartlarında aracınıza büyük zararlar verebilir.
Kışa aracınızın hazırlıklı olması için yapılacaklar;
>  Özellikle kışlık bakımda araçların yağı, suyu, filtreleri, bujileri, fren tertibatları, debriyaj balataları, silecekleri, hortumları, akü ve lastikleri, aydınlatma sistemi kontrol edilmeli,
>  Motorun sağlıklı çalışabilmesi için soğutma suyuna antifriz konulmalı, motor rölanti ayarı yapılmalı, dizel motorlarda bulunan kızdırma bujilerinin kontrolü yapılmalı,
>  Hava filtresi kışlık konuma getirilmeli,
>  Kalorifer tertibatı gözden geçirilip kontrol edilmeli,
>  Yakıt filtresi ve karbüratör kontrollü yapılmalı,
>  Çok soğuk havalarda aracın el freni çekili bırakılmamalı,
>  Eski bir akü soğuk havalarda görevini tam yapamaz, bu nedenle akü kutup başları ve asit oranları  kontrol edilmeli, zayıfsa şarj ettirilmeli veya eski ise değiştirilmeli,
>  Kapı fitillerine ve kapı kilitlerine ince bir kat vazelin yağı sürülerek donması önlenmeli,
>  Seyir güvenliği için silecek süpürgelerinin lastikleri kontrol edilmeli, işlevini tam yapmıyorsa değiştirilmeli,
>  Silecek suyu da gözden geçirilmeli, kış boyunca antifriz ilaveli su konmalı,
>  Hava sıcaklığı 7 derecenin altına düştüğünde aracınızın yazlık lastiklerini kışlık lastiklerle değiştirmeli ya da yeni teknoloji yaz kış 4 mevsimlik lastik kullanmalı, Lastiğiniz kışa uygunsa hava basınçları kontrol edilmeli,
>  Kış seyahatlerinde arabada aracın lastik çapına uygun zincir bulundurulmalı,
>  Arabada muhakkak bir buz kazıyıcı, çeki halatı, reflektör, ecza çantası, yangın tüpü, takoz, eldiven, buz çözücü, yağmur kaydırıcı bulundurmalı,
Kışlık bakım yapılmaması halinde;
>  Aracın motor suyuna antifriz konulmaması sonucu soğuk havalarda motor suyu donabiliyor, bu da motorda çok büyük meblağlara mal olabilecek arızalara neden olabiliyor.
>  Silecek suyuna antifirizli su konmadığında tertibatı donuyor, hortumları ve depoya hasar veriyor, silecek tertibatı çalışmadığında uygun görüş olmuyor.
>  Uygun lastik kullanılmaması durumunda aracın yol tutuşu azalıyor, buna bağlı olarak araç hafif virajlarda bile savrulabiliyor, fren mesafesinin uzaması sebebiyle kazalara yol açabiliyor.
>  Aydınlatma ve ampullerin kontrolü kolaylıkla görebilmemizi ve görünürlüğümüzün artmasını sağlıyor, aksi taktirde görünmeme nedeniyle kazaya sebep oluyor.
>  Akü şarjı yetersiz veya bakımsız ise sabah aracınız çalışmayabiliyor, ya da zor çalıştırmanıza neden oluyor.
>  Araçta gerekli malzemelerin bulundurulması halinde, tehlikelerin doğmasına, yolda kalmanıza neden olabiliyor.
Son olarak kışa girmeden önce mutlaka trafik ve kasko sigortalarını da kontrol edin, aracınızın bakımını ve muayenesini süresi içinde yaptırın ki, kış şartlarında güvenli şekilde aracınızı kullanın, aksi takdirde size ihmalininiz pahalıya mal olabilir. Zorunlu olmadıkça  karlı ve buzlu havalarda özel aracınızı kullanmamanız yararınıza olacaktır.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 6646 defa okunmuştur .

17 Kasım 2015 Salı

SOSYAL AĞ VE SOSYAL MEDYA ANLAYIŞI

Bu iki kavram, temelde birbirlerine çok büyük benzerlik göstermektedir… 


Sosyal Ağlar (Social Network); İnternet kullanıcılarının birbirleriyle tanışması, irtibata geçmesi, içerik paylaşımında bulunması, tartışma ortamı oluşturması ve ortak ilgi alanlarındaki kişilerin bir araya gelebileceği gruplar oluşturulması amacıyla oluşturulan internet siteleri olarak tanımlanıyor.   Sosyal Medya (Social Media) ise; Blogları, Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal ağları, forum alanlarını ve hatta haber sitelerinin yorum alanlarını da kapsayan platformlara deniyor. Sosyal ağların parçalarını oluşturan kullanıcıların ürettiği içerik, sosyal medyanın temelini oluşturuyor.
Sosyal ağlar ve sosyal medya. Bu iki kavram, temelde birbirlerine çok büyük benzerlik gösteriyor. Bu kavramlardan ilki sosyal ağlardır ki kullanıcısına sınırsız bir şekilde bilgiyi paylaşma imkânı tanıyor, diğeri ise sosyal medya ki bu da kullanıcılarına yine sınırsız ve çok hızlı bir şekilde güncel bilgi ve haber ulaştırıyor. Kullanıcı hem bu bilginin üretilmesinde hem de yayılmasına aktif olarak yer alıyor. 
Sosyal ağlar, kullanıcılar arasındaki ilişkilerin geliştirildiği web siteleri olarak ifade edilen online topluluklardır. Sosyal ağlar; Sosyal siteler, Fotoğraf Paylaşım Siteleri, Wikiler, Video Paylaşım, İçerik etiketleme, Profesyonel Ağ Siteleri, Bloglar, Sanal Kelime. Sosyal medyada en çok Facebook ve Twitter siteleri olarak kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalarda ülkemizde sosyal medyanın etkin kullandığı ve dünyada 5. sırada olduğu ve sosyal ağların kullanımının da hızla artığı belirtilmektedir.
Günümüzde İnternet günlük yaşamın vazgeçilmezlerinden oldu. Kendilerini karşı tarafa çeşitli sembollerle sanal olarak ifade ederek bu şekilde iletişim kurmanın en güzel yolu sosyal iletişimle mümkün oluyor. Sosyal iletişimde sosyal ağlarla gerçekleştiriliyor.
Sosyal medya artık en önemli iletişim araçlarından birisi ve internetin en gözde uygulamaları arasında yer almaktadır. Sosyal medyanın kullanımı her geçen gün yaygınlaşmakta teknolojik gelişmelerde buna imkan vermektedir. Teknolojinin hızla ilerlemesiyle birlikte yeni yetişen genç nüfusun daha erken bilgisayar ve internetle tanışması ve daha fazla interneti kullanma eğiliminde oldukları da bir gerçek. Sosyal medya sadece iletişim değil insanların oyun, bilgi edinme, arama yapma gibi çoğu ihtiyaçlarına cevap verebilecek konuma doğru ilerliyor. Artık insanlar sosyal ağ sayesinde sadece toplantılarda ve çeşitli etkinliklerde yüz yüze bir araya gelmekten kurtuldu, neredeyse gelişen iletişim teknolojisi sayesinde anlık görüşme ve birbirlerine gerekli mesajı verir konuma geldi.
İnsanlar Sosyal medyayı genelde takdir edilmek ya da takip edilmek amacıyla kullanmakta. Kişilere göre kullanma amacı değişmekte birlikte ticari işler için reklam amaçlı kullanılmaya da başlandı bile. Hatta eğitim ve diğer ihtiyaçlar içinde kullanılır oldu. Kurumların da aktif olarak internet hizmetleri ve sosyal ağları kullandıklarını görmekteyiz. Sosyal ağ siteleri temelde; sosyal bir ortamda kendilerini tanıtma, sosyal ağ ortamı kurma, diğer kullanıcılarla iletişim kurma ve devam ettirme, oluşturdukları içeriği paylaşma, kişisel bilgilerini, fotoğraf ve videolarını içeren profil sayfası oluşturma ve tanımadığı insanlarla ilişkiler kurma, yeni arkadaşlıklar keşfetme imkanlarını sunmakta olduğu belirtilmektedir.
Tabi ki sosyal medya insanların daha da sosyalleşmesine büyük katkı sağlıyor. Sosyal medyayı kullanma imkanı genişledi, sadece bilgisayarlar da kullanılırken artık tabletlerde ve akıllı telefonlarda yerini aldı. Yani insanlardan ayrılmaz parça haline gelen telefonlarında yer alıyor ve anlık işlem yapabilir konumdalar. Sosyal ağlar sayesinde paylaşmak istediğiniz fikrinizi ya da içeriğinizi zaman, mekan, ortama bağlı kalmaksızın, internetin olduğu her an paylaşabiliyorsunuz.
İnternet kullanıcılarının olumlu ve olumsuz deneyimlerini internet ortamında paylaşmaları şirketler için fırsatları ve tehlikeleri beraberinde getiriyor. Sosyal ağlar günlük hayatın niteliğini artırmakla beraber, kişilerin özel hayatlarına ilişkin bilgilerin paylaşılması ve açığa vurulması nedeniyle eleştiri konusu olmaktadır. Sanırız bu durumun sosyal ağlara olan ilgiyi azaltmadığı da bir gerçek. Yine de insanlar zor durumda kalmamak için paylaştıkları bilgi ve belgeler konusunda itinalı ve titiz davranmak zorunda olduklarını bilmeleri gerekir. Sosyal medyadan sonra insan hayatında birçok şey değişmeye başladı. Kullanıcı tarafından oluşturulduğundan insanlar kendinden bir şeyler katmaya başladı. Sosyal medya yeni bir ilişkiler ağı ve iletişim şeklini ortaya çıkardı. İnsanlar duygu ve düşünceleri rahatlıkla ifade edebilir hale geldi. En büyük tehlikesi ise insanlara ait mahremiyetin ortadan kaldırması ve bozuk kişilik oluşumuna katkı sağlaması olarak ortaya çıkıyor. Bu durum ise eleştirilere neden oluyor. Diğer yandan İşini, gücünü, ailesini ve hata yeme içmesini bile ihmal edecek düzeyde sosyal medya kullanan insanlar ise sosyal medya bağımlısı olarak adlandırılıyor ve bir hastalık olarak değerlendiriliyor. Diğer yandan temelinde bir sosyalleşme aracı olarak bilinen sosyal ağlar amacının tamamen aksine anti-sosyal kişiliklerin oluşmasına da imkan tanımaktadır. 
Amacına uygun kullanıldığında gerçekten de sosyal ağlar bireylerin sosyalleşmesinde olumlu etki sağlamaktadır. Bilinçli kullanım, kişinin kendisini çevresindeki insanlara karşı ifade edebilmesi yeteneğini geliştirmektedir.
Bu yazı 7277 defa okunmuştur .

9 Kasım 2015 Pazartesi

DİZÜSTÜ BİLGİSAYAR (LAPTOP)ALIRKEN DİKKAT ETMEMİZ GEREKEN HUSUSLAR

Laptop seçimi konusunda; ne amaçla kullanacağınız, ekran boyutu, ne sıklıkla ve ne kadar süre kullanacağınız, pilde kullanım süresi, ağırlığı önemli, ancak tüm donanımlar için ayrı ayrı teknik kapasiteleri daha da önemli…


Laptopumuzun genel çalışma performansını ve dayanıklılığını etkileyen hiç kuşkusuz kullanılan işlemciden tutunda hard diskine kadar donanım parçalarıdır. Bu unsurları her markaya göre değişiyor. O sebeple Laptop alırken dikkat etmemiz gereken püf noktalarını aşağıda açıklamaya çalıştık.
İlk olarak bütçenizi net olarak belirlemenizde fayda var. Laptop almadan evvel para miktarınıza bakın ve imkânınız ölçüsünde ne istediğinize karar verin.
Alacağınız bilgisayarı ne amaçla kullanacaksınız? Ne amaçla kullanılacağına göre çok şey değişkenlik arz ediyor. Alınacak laptop, bir programcı için alınanla, sadece ofis uygulamaları kullanacak kişiye veya bir tasarımcıya alınacak arasında farklılık gösteriyor.
-Oyun oynamak,
-Film dizi seyretmek,
-Yüksek işlemci gücü gereken programlar kullanmak,
-Yoksa hepsini bir arada yapabilmek, için mi?
Genelde talepler hepsini bir arada yapmak için şeklinde gelmektedir. Ancak bunun için bütçenizin biraz yüksek olması gerekiyor. Birtakım hesap ağırlıklı yazılımları (grafik ve mühendislik yazılımları gibi) kullanarak iş yapacaksanız, sizi bu konuda sıkıntıya sokmayacak ve yarı yolda bırakmayacak daha güçlü ve pahalı bir ürün seçmelisiniz,
Hepsini bir arada yapmak istiyorum ancak bütçem kısıtlı diyorsanız; bu durumda, ekran kartı, İşlemci, Laptop kasa kalitesi (plastik – metal) bunlardan birinde biraz daha düşük performanslı olanı seçmelisiniz,
Laptop seçimi konusunda; ne amaçla kullanacağınız, ekran boyutu, ne sıklıkla ve ne kadar süre kullanacağınız, pilde kullanım süresi, ağırlığı önemli, ancak tüm donanımlar için ayrı ayrı teknik kapasiteleri daha da önemli…
Ekran kartlarının hızları, hafıza büyüklüğü (En az 2 GB), direct x desteğine bakılmalısınız, (önerimiz 4GB)
Bilgisayarınızın hızlı çalışmasını istiyorsanız işlemci ve RAM özelliklerine bakmanız gerekir. RAM diğer adıyla ana bellek, bilgisayar açıkken o an çalışan programların verilerini saklar. Aynı anda kullandığınız uygulama sayısına bağlı olarak RAM miktarını da mümkün olduğu kadar yüksek seçmeye çalışmak mantıklı olacaktır. RAM bilgisayarın hızına doğrudan etki eder. En az 4GB RAM’lı bir bilgisayar seçmelisiniz, (önerimiz 8GB)
İşlemci olarak bilindiği gibi Intel ve AMD markaları arasında bir seçim yapmanız gerekecek. İşlemci açısından bakarsak Intel ve AMD arasında pek fark yoktur. Intel piyasanın %80-90'ına hâkim. Kararı birini seçerek vermelisiniz, (Bilgisayarın beyni işlemcidir. İşlemci konusu çok önemlidir. Çünkü dizüstü bilgisayarınızın işlemcisini masaüstü bilgisayarınızda olduğu gibi rahatça değiştiremezsiniz.)
Sabit disk bilgisayarımızın temel depolama birimidir. Filmler müzikler bilgiler hep burada saklanır. Alabileceğimiz en yüksek depolama miktarını tercih etmek her zaman kullanışlı olur. En az 500 GB sabit disk seçmelisiniz, (önerimiz 1 TB) 
(SSD yeni nesil sabit disklerdir. Solid State Disk. Flash disk mantığıyla çalışan güvenli ve hızlı bir teknolojidir. Yeni çıkan bu teknoloji hard disklerin yerini alacak gibi duruyor. SSD hard diskte sahip bir bilgisayarın hızı önemli ölçüde artıyor.)
Alacağınız Laptop seri portu olmalı, artık paralel port tarihe karışıyor. Artık laptop ’ta seri porta, disket sürücüsüne, bluetooth'a falan gerek kalmadı gibi. Yine de bütünleşik olmasında fayda var diye düşünenlerdenim. Bu özellikler yoksa çokta istiyorsanız beş-on lira verip herhangi birinin USB modelini alabilirsiniz, 
Isınma sorunu olmamasına dikkat etmelisiniz, (önerimiz internetten alacağınız markanın müşteri şikâyetlerini araştırmanız)
Eğer Linux’la işiniz olmayacaksa, Windows İşletim Sistemi ile birlikte satın almalısınız. Laptop da Windows İşletim Sistemi yoksa, ayrı bir OEM Windows paketi almanız gerekmektedir, bu konuya dikkat etmelisiniz,
Pil ömrünün çok da takılmayın, zira pil ömrü çok da önemli değil. Genelde laptop bir yere götürülürken çantasıyla götürülüyor. Yine de elektriksiz ortamda kullanabilmek için 4-5 saat pil ömrü olanı tercih etmelisiniz,
Kolay taşınabilir ve pratik olması hasebiyle, laptop ’un hafif olmasına dikkat etmelisiniz,
Ekran özelliği için 14" mi 15" (inç) hangisini tercih etmeliyim derseniz, bu tamamen size kalmış.
Muhakkak Laptop ’un markalı ve garantili olmasına dikkat etmelisiniz,
Laptop seçimi için teknik özelliklerine dair açıklamalar;
Chip Seti:  Seçtiğiniz işlemciye göre ana kartın üzerinde bulunan kuzey köprüsü yongasıdır. Performans anlamında bir önemi yoktur.
İşlemci Tipi:  İşlemcinin modeli, işlemcinin hangi tür bir işlemci olduğunu belirtiyor, yanındaki sayılardan en baştaki de neslini belirtiyor.
İşlemci: İşlemcinin model kodu, İşlemci tipinin en sondaki harfler ise sırasıyla (U) Ultra Low-çift çekirdek , (MQ)Mobile Quad-Core-dört çekirdek , (HQ) High Performance Quad-Core- dört çekirdek olarak belirtilir. (önerimiz minimumda 4 çekirdek olması ancak 6 çekirdek olması daha da iyi olur)
İşlemci Cache: (MB) İşlemcinin önbelleği. Ne kadar büyük olursa; birden fazla uygulamada aynı anda çalışılırken o kadar rahat işlem yapılır.
İşlemci FSB:  Front Side Bus hızı, ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir. İşlemcinin kuzey köprüsü çip setiyle olan haberleşme hızının MHz cinsinden karşılığıdır.
İşlemci Hızı: (GHz) İşlemcinin işlem hızı.
Ekran Özelliği; (“-inç) Ekran boyutu / çözünürlük / görüntü formatı; ekran olarak taşınabilirliği de düşünerek mümkün oldukça büyük ve yüksek çözünürlüklü olanları tercih etmeye özen gösterin.
Ekran Kartı:  Belki de en önemli özellik satırı budur. Paylaşımsız olması kesinlikle tavsiye edilir. Ekran kartı modeli için de en performanslı olanın tercih edilmesi büyük önem taşır. (Dx11 destekli güçlü bir ekran kartı olmalı)
Ekran Kartı Hafızası: (MB) Ekran kartı için 512 MB üzerindeki bellek miktarı her laptop için gereksizdir. Çünkü laptopların ekran çözünürlükleri çok fazla olmadığından 512 MB üzerine ihtiyaç duymazlar. Hatta 256 MB bile gayet yeterli miktarlardır. Ama önemli olan bu belleğin paylaşımsız olmasıdır.
Sistem Belleği: 2048MB 800MHz (3 GB ve üzerini tercih edebilirsiniz. Ne kadar RAM o kadar az darboğaz.)
Sabit Disk Kapasitesi: 320GB 5400RPM 8MB (Laptop disklerinin dönüş hızı 5400 RPM olduklarından tampon bellek ve kapasite miktarı dışında bir faktör kalmıyor. Mümkün oldukça yüksek depolama alanı tercih sebebi olmalıdır. Fakat tampon belleğin katkısı zaten yavaş olan bu disklerde pek fark edilmemektedir. Bu nedenle fazla önemi yoktur.)
Optik Sürücü: (DVD Dual Yazıcı) Günümüzde kullanımı her ne kadar azaldıysa da, olması iyi bir şeydir fakat çok yer kapladığından olmaması da tercih edilebilir.
Klavye: (TR/Q )Türkçe Q klavye, olmazsa olmazların başında gelir. Diğer türü de F klavyedir. F klavye Türkçe için daha uygun olsa da kullanımı yaygın olmadığından tercih edilmez.
Kablosuz İletişim: (Wireless) Kablosuz internet bağlantısı kurmak için gereklidir yani olmazsa olmazdır.
Bluetooth Özelliği: Cep telefonu ve kablosuz mouse-oyun kumandaları gibi cihazları laptopunuza bağlamak veya kullanmak istiyorsanız, bu arabirimin olması gereklidir. ( Bluetooth 4.0 )
USB (Adet): En az 3 USB girişi tercih edilmelidir. (bunlardan biri USB 3.0 olmalı )
FireWire: Daha çok video kameraları bağlamak için kullanılan yüksek hızlı bir veri iletim potudur. 60 MB/saniye gibi veri akışlarını mümkün kılar. Video işleriyle uğraşanlar için önemlidir.
10/100 Ethernet: İki bilgisayarı veya harici modemleri kablo ile bağlamak için gerekli olan ethernet portudur. Olmazsa olmazdır.
Pil Ömrü (Saat):  Pil ömrü minimum 2 saat ve üzeri olması şarttır. Daha azı pek bir işe yaramaz. 4 saat ve üstü tercih sebebidir.
HDMI: Günümüzün ve geleceğin görüntü ve ses arabirimidir. Tek birince kablo üzerinden yüksek tanımlı görüntü ve ses iletimi yapabildiğinden çoğunlukla tercih edilmektedir. LCD, plazma veya LED televizyonların bağlantı şekilleri budur. Bu girişin olması büyük avantajdır.
Webcam:  Karşılıklı videolu görüşme yapmak için tercih edilir. Fazla önemli değildir.
Parmak İzi Okuyucu:  Sizden başkasının bilgisayarınızı kullanmasını istemiyor ve önemli bilgilerinizi taşıyorsanız, önemli bir özelliktir.
Kart Okuyucu:  (5-in-1) (SD , MMC , MS , XD , MS PRO) (Cep telefonu, dijital fotoğraf makinası gibi cihazların hafıza kartlarının okunmasını sağlayan kısımdır. Oldukça gereklidir.
Ağırlık:  2 kg seviyesi makul ağırlıklardır.
Boyutlar: Kullanımınıza göre standart olan ölçüler tercih edilmelidir. 
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup  8165 defa okunmuştur .

2 Kasım 2015 Pazartesi

NEDİR BU ORTA GELİR TUZAĞI?

Orta gelirden “kurtulmak” ve yüksek gelirli ülkelerin seviyelerine yükselmek için, uzun süre istikrarlı büyüme gerekiyor...



Dünya Bankasının 2013 yılı Dünya Kalkınma Rapor' unda ülke ekonomileri şu şekilde sınıflandırılmaktadır:
EkonomilerKişi başına yıllık ortalama gelir
Düşük gelirli ekonomiler1.035 doların altı
Alt gelirli ekonomiler1.036 – 4.085 dolar arası
Orta gelirli ekonomiler1.036 – 12.615dolar arası
Üst orta gelirli ekonomiler4.086 – 12.615 dolar arası
Yüksek gelirli ekonomiler12.616 dolar ve üzeri




Kişi başına düşen milli gelir bakımından orta gelir grubundaki ülkelerin bu seviyeyi aşamayıp, yüksek gelirli ülkeler grubuna geçememesi Orta Gelir Tuzağı (OGT) olarak adlandırılmaktadır. Bir başka deyişle; ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalmasına Orta Gelir Tuzağı deniyor.
Ülkelerde kişi başı geliri temel alan ve ağırlıklı olarak Satın Alma Gücü Paritesi’ne (SAGP) göre kişi başı geliri dolar cinsinden ölçen bu kavram, bir ülkenin belli bir gelir seviyesinde içine girdiği kısır döngüye işaret etmektedir. Bu duruma göre, gelir tuzağına düşmüş ülkeler, çok uzun süre bu seviyede kalmakta ve bir üst kademe olan yüksek gelirli ülkeler grubuna geçememektedirler. 
Gelir tuzağının göstergesi, ülkedeki sürdürülebilir büyüme oranıdır. Bu doğrultuda, uzun vadede büyüme hızını belli bir oranda götürebilen ekonomiler sağlıklı olup, geleceği  umutla bakabiliyor. Bir ekonominin doğal kaynakları sınırlıysa, nüfusu büyük ve hızlı çoğalıyorsa, sanayide yeni buluşlara açık bir yapısı da yoksa Orta Gelir Tuzağına düşmeside malesef kaçınılmaz oluyor.
Orta Gelir Tuzağı, esas olarak gelişmekte olan ülkeler için geçerli olan bir kavramdır. Orta Gelir Tuzağı’na düşmekten kurtulmak ve yüksek gelir grubu ülkeler sevi­yesine erişmek birçok gelişmekte olan ülke için önemli bir amaç olmakla birlikte ger­çekleşmesi her zaman kolay olmamaktadır. Orta gelirden “kurtulmak” ve yüksek gelirli ülkelerin seviyelerine yükselmek için, uzun süre istikrarlı büyüme gerekiyor.  Orta gelir grubundan üst gelir grubuna geçebilen ülkeler incelendiğinde iki önemli faktör göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, bu ülkelerin toplam faktör verim­liliğine dayalı büyümeyi başarmış olmalarıdır. Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulmak için ikinci önemli faktör ise uzmanlaşmadır. Eğitim sisteminin ve dolayısıyla nitelikli insan gücü potansiyelinin iyileştirilmesi için bilim ve sanayi politikalarıyla bütünleşik bir eğitim sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bunun dışında hizmetler sektörünün payının artmasının da Orta Gelir Tuzağı’nın aşılmasında etken olduğu görülmektedir.
Orta Gelir Tuzağı’nda olan ekonomiler, bulundukları gelir seviyesinden çıkamama riskiyle karşı karşıyadırlar. Büyümede istikrarı yakalayamamış ve büyümelerini uzun vadeye yayamamış ekonomilerdir. Düşük gelir grubundan hızla orta gelir grubuna geçmiş ülkelerde, yavaşlamanın en önemli nedenlerinden biri ücretlerdir. Düşük gelirli ekonomiler, ilk etapta bol ve ucuz işgücü çalıştırabilerek, hızlı adımlarla yukarı tırmanabilmekte, orta gelir kategorisine girildiğinde avantajları ortadan kalkmakta ve böylelikle rekabetçi gücünü yitiren bu ekonomilerde düşüş kaydedilmekte, verimliliğin artırılmaması ve teknolojinin geliştirilmemesi neticesinde ülkeler, kendini, Orta Gelir Tuzağının içinde bulmaktadır.
Türkiye 1955-2005 yıllarında düşük orta-gelir grubu ülkeleri arasında, 2005 yılından itibaren ise yüksek-orta gelir grubu ülkeleri arasında yer almaktadır.Türkiye’de kişi başına milli gelirin son 13 yılda 3.000 ABD doları seviyesinden 10.000 ABD dolarının üzerine yükselmesi 2015 yılında ise kurdaki yükselme nedeni ile tekrar 9000 ABD dolarlar seviyesine gerilemesi Türkiye’ nin orta gelir tuzağına düşmekte olduğunu, buradan nasıl kurtulacağı  konusunda tartışmalar yaşanmasına sebep olmuştur.
Orta gelir tuzağına düşmemek için ne yapmak gerekir?
(1) Tasarruf oranını artırmak ve bu yolla yatırımlara iç finansman sağlamak.
(2) İmalat sanayisinin gelişimini hızlandırmak.
(3) Sanayide çeşitlenmeye gitmek.
(4) Emek piyasasında koşulları iyileştirmek.
Diğer taraftan OECD Genel Sekreteri Angel Gurria Türkiye'yi de ilgilendiren önemli açıklamalarda bulundu;  "Biz öyle ülkeleri 'Gelişmekte Olan' şeklinde sınıflandırınca, tabii ister istemez bir beklenti oluşmuş. 'Yarın, hiç olmadı öteki gün gelişmiş ülke olacağız' gibi yanlış bir intibaya kapılmışlar kendi kendilerine..." derken, ortadaki yanlış anlaşılmayı gidermek için "Bu Kadar Gelişebilen Ülkeler" kategorisini açmak zorunda kaldıklarını duyurdu. "Gelişmekte Olan Ülkeler" kategorisinde 30 yılı aşkın süredir kalmasına rağmen halen gelişememiş ülkelerin bundan böyle "Bu Kadar Gelişebilen Ülkeler" olarak adlandırılacağını açıklayan OECD Genel Sekreteri, "Onların da olup olacakları bu kadarmış demek. Kimseyi boş yere beklentiye sokmamak gerektiğini..." vurgulayıp, Ülkelere artık bu kategoridesiniz demesi bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Henüz Türkiye bulunduğu grup itibarıyla  bu kategoride değil. Ancak bu konuda bir an evvel radikal önlemler alınıp gerekli adımlar atılmazsa ülkemizinde bu sarmaldan kurtulamayacağı ileri gelen ekonomistler tarafından dile getiriliyor.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 6976 defa okunmuştur .


ELEKTRİKLİ OTOMOBİLLERİN PETROLE ETKİSİ

Her şeye rağmen yakın gelecekte petrol yakıtlı araçların pazar payının önemli bir kısmına elektrikli araç sektörü sahip olacak… İlk el...