Dünya Bankasının 2013 yılı Dünya Kalkınma Rapor' unda ülke ekonomileri şu şekilde sınıflandırılmaktadır:
Ekonomiler | Kişi başına yıllık ortalama gelir |
Düşük gelirli ekonomiler | 1.035 doların altı |
Alt gelirli ekonomiler | 1.036 – 4.085 dolar arası |
Orta gelirli ekonomiler | 1.036 – 12.615dolar arası |
Üst orta gelirli ekonomiler | 4.086 – 12.615 dolar arası |
Yüksek gelirli ekonomiler | 12.616 dolar ve üzeri |
Kişi başına düşen milli gelir bakımından orta gelir grubundaki ülkelerin bu seviyeyi aşamayıp, yüksek gelirli ülkeler grubuna geçememesi Orta Gelir Tuzağı (OGT) olarak adlandırılmaktadır. Bir başka deyişle; ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalmasına Orta Gelir Tuzağı deniyor.
Ülkelerde kişi başı geliri temel alan ve ağırlıklı olarak Satın Alma Gücü Paritesi’ne (SAGP) göre kişi başı geliri dolar cinsinden ölçen bu kavram, bir ülkenin belli bir gelir seviyesinde içine girdiği kısır döngüye işaret etmektedir. Bu duruma göre, gelir tuzağına düşmüş ülkeler, çok uzun süre bu seviyede kalmakta ve bir üst kademe olan yüksek gelirli ülkeler grubuna geçememektedirler.
Gelir tuzağının göstergesi, ülkedeki sürdürülebilir büyüme oranıdır. Bu doğrultuda, uzun vadede büyüme hızını belli bir oranda götürebilen ekonomiler sağlıklı olup, geleceği umutla bakabiliyor. Bir ekonominin doğal kaynakları sınırlıysa, nüfusu büyük ve hızlı çoğalıyorsa, sanayide yeni buluşlara açık bir yapısı da yoksa Orta Gelir Tuzağına düşmeside malesef kaçınılmaz oluyor.
Orta Gelir Tuzağı, esas olarak gelişmekte olan ülkeler için geçerli olan bir kavramdır. Orta Gelir Tuzağı’na düşmekten kurtulmak ve yüksek gelir grubu ülkeler seviyesine erişmek birçok gelişmekte olan ülke için önemli bir amaç olmakla birlikte gerçekleşmesi her zaman kolay olmamaktadır. Orta gelirden “kurtulmak” ve yüksek gelirli ülkelerin seviyelerine yükselmek için, uzun süre istikrarlı büyüme gerekiyor. Orta gelir grubundan üst gelir grubuna geçebilen ülkeler incelendiğinde iki önemli faktör göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, bu ülkelerin toplam faktör verimliliğine dayalı büyümeyi başarmış olmalarıdır. Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulmak için ikinci önemli faktör ise uzmanlaşmadır. Eğitim sisteminin ve dolayısıyla nitelikli insan gücü potansiyelinin iyileştirilmesi için bilim ve sanayi politikalarıyla bütünleşik bir eğitim sistemi oluşturulması gerekmektedir. Bunun dışında hizmetler sektörünün payının artmasının da Orta Gelir Tuzağı’nın aşılmasında etken olduğu görülmektedir.
Orta Gelir Tuzağı’nda olan ekonomiler, bulundukları gelir seviyesinden çıkamama riskiyle karşı karşıyadırlar. Büyümede istikrarı yakalayamamış ve büyümelerini uzun vadeye yayamamış ekonomilerdir. Düşük gelir grubundan hızla orta gelir grubuna geçmiş ülkelerde, yavaşlamanın en önemli nedenlerinden biri ücretlerdir. Düşük gelirli ekonomiler, ilk etapta bol ve ucuz işgücü çalıştırabilerek, hızlı adımlarla yukarı tırmanabilmekte, orta gelir kategorisine girildiğinde avantajları ortadan kalkmakta ve böylelikle rekabetçi gücünü yitiren bu ekonomilerde düşüş kaydedilmekte, verimliliğin artırılmaması ve teknolojinin geliştirilmemesi neticesinde ülkeler, kendini, Orta Gelir Tuzağının içinde bulmaktadır.
Türkiye 1955-2005 yıllarında düşük orta-gelir grubu ülkeleri arasında, 2005 yılından itibaren ise yüksek-orta gelir grubu ülkeleri arasında yer almaktadır.Türkiye’de kişi başına milli gelirin son 13 yılda 3.000 ABD doları seviyesinden 10.000 ABD dolarının üzerine yükselmesi 2015 yılında ise kurdaki yükselme nedeni ile tekrar 9000 ABD dolarlar seviyesine gerilemesi Türkiye’ nin orta gelir tuzağına düşmekte olduğunu, buradan nasıl kurtulacağı konusunda tartışmalar yaşanmasına sebep olmuştur.
Orta gelir tuzağına düşmemek için ne yapmak gerekir?
(1) Tasarruf oranını artırmak ve bu yolla yatırımlara iç finansman sağlamak.
(2) İmalat sanayisinin gelişimini hızlandırmak.
(3) Sanayide çeşitlenmeye gitmek.
(4) Emek piyasasında koşulları iyileştirmek.
Diğer taraftan OECD Genel Sekreteri Angel Gurria Türkiye'yi de ilgilendiren önemli açıklamalarda bulundu; "Biz öyle ülkeleri 'Gelişmekte Olan' şeklinde sınıflandırınca, tabii ister istemez bir beklenti oluşmuş. 'Yarın, hiç olmadı öteki gün gelişmiş ülke olacağız' gibi yanlış bir intibaya kapılmışlar kendi kendilerine..." derken, ortadaki yanlış anlaşılmayı gidermek için "Bu Kadar Gelişebilen Ülkeler" kategorisini açmak zorunda kaldıklarını duyurdu. "Gelişmekte Olan Ülkeler" kategorisinde 30 yılı aşkın süredir kalmasına rağmen halen gelişememiş ülkelerin bundan böyle "Bu Kadar Gelişebilen Ülkeler" olarak adlandırılacağını açıklayan OECD Genel Sekreteri, "Onların da olup olacakları bu kadarmış demek. Kimseyi boş yere beklentiye sokmamak gerektiğini..." vurgulayıp, Ülkelere artık bu kategoridesiniz demesi bir çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Henüz Türkiye bulunduğu grup itibarıyla bu kategoride değil. Ancak bu konuda bir an evvel radikal önlemler alınıp gerekli adımlar atılmazsa ülkemizinde bu sarmaldan kurtulamayacağı ileri gelen ekonomistler tarafından dile getiriliyor.
Bu yazı habergzt.com.'da yayımlanmış olup 6976 defa okunmuştur .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder