Döviz kurunda gözlenen artış ithal mal fiyatlarını artırdığı için ithal hammadde veya ara malı kullanılan ürünlerin ve ithal tüketim mallarının fiyatlarını artırmaktadır. Diğer taraftan ekonomide dövizle yapılan işlemler, yani para ikamesi (dolarizasyon) önemli bir seviyede ise üreticiler, dövizde gözlenen artışı kendi ürettikleri ve sattıkları mal ve hizmetlere, tüketicilerin talebini de göz önünde bulundurarak aynı oranlı yansıtmaktadır. Yine döviz kurundaki artış yurt dışından gelen malları daha pahalı yaptığından yurt içinde üretilen malları cazip hale getirmekte ve ihracatını da artırmaktadır. Döviz kurunun artması neticede ithalatı azaltır, ihracatı ise artırır. İç piyasada ise ihracat sebebiyle azalan malın fiyatı artar.
Genelde gelişmekte olan ülkelerde enflasyonun en önemli belirleyicisi döviz kurundaki artışlardır. Gelişmekte olan ülkelerde üretim ithalata bağımlı olduğu için döviz kurlarında meydana gelen bir değişme ithal edilen tüketim malları fiyatlarını etkilediği gibi üretim maliyetlerini de etkilemektedir. Döviz kurundaki değişme dışarıya bağımlı olan ülkenin ithal girdisinin maliyetini artırmaktadır. Bu durumda maliyet artışları fiyatlara yansıtılmakta ve fiyat istikrarsızlığına yol açmaktadır.
Yerel paranın değer kaybetmesi ve süreklilik arz etmesi durumu finansal krizinde habercisidir. Aşırı değerli döviz kurunun yol açtığı para krizleri ve arkasından gelen ekonomik daralmalar döviz kuru politikalarının oluşturulmasında daha ihtiyatlı davranılmasını gerektirmektedir. Türkiye ekonomisinde de iki önemli finansal kriz yaşanmıştır. 1994 finansal krizinin ardından Türk Lirası büyük oranda nominal değer kaybına uğramış ve reel GSYİH ortalama olarak %5,6 küçülmüştür. 2001 finansal krizinde ise reel GSYİH ortalama olarak %10,1 oranında daralmıştır. Türkiye’nin yaşadığı 2001 finansal krizinden sonra döviz kurunda rejim değişikliğine gidilmiş ve önceden açıklanmış döviz kuru rejiminden dalgalı döviz kuru rejimine geçilmiş ve orta ve uzun dönemde, bir para politikası rejimi olarak enflasyon hedeflemesi tercih edilmiştir. Pek çok ülke enflasyonu istikrarlı bir seviyeye getirebilmek için enflasyon hedeflemesi politikasına geçmiştir.
Ülkemiz içinde enflasyon önemli bir sorundur. Özellikle hammadde ve enerji ithalatı yüksek olduğu için kurdaki yükseliş nihai mala yansımakta ve fiyatlar genel düzeyinde artış gözlemlenmektedir. TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi) hane halkının mal sepetini yansıttığı için, reel döviz kuru artışı halkın yaşadığı enflasyon baskısını anlamak için önemli bir değişkendir. TÜFE’ yi oluşturan mal ve hizmet sepetine genelde dış ticarete konu olmayan malların dahil olması sebebiyle kur artışının etkisi ÜFE (Üretici Fiyat Endeksi)’ne nazaran TÜFE’de daha az olmaktadır. Yani ÜFE, TÜFE'ye göre reel döviz kurundan daha fazla etkilenmektedir.
Döviz kurundaki yükselme bir süre sonra cari işlemler açığına neden olmaktadır. Döviz kurundaki artışın enflasyona yansımasının yüksek olmasının temel sebebi ithal girdi bağımlılığıdır. Döviz kurunun ABD seçimlerinden sonraki dönemde şok yükselmesinin ya da TL’nin değer kaybının süreklilik arz etmesiyle ÜFE ve TÜFE’ye ilk aylardan başlayıp ivme kazanarak zaman içinde yükselerek yansıyacak olması enflasyon tahminlerinin de revize edilmesi anlamına gelmektedir. Bu tür şok etkilerin enflasyon üzerindeki yansımasını en aza indirmek için;
1- İthalatın özellikle enerji ithalatının mümkün olduğunca azaltılması, hedeflenen Nükleer Enerjiden elektrik üretiminin yerli yakıtla iki katına çıkarılması,
2- Ülkenin yerli kaynaklardan her tür üretimi, özellikle çağın gereği teknolojik mal ve hizmet üretilmesini teşvik eden politikaların uygulamaya geçirilmesi ile
3- Yerli kaynaklardan üretilen mal ve hizmetlerin ihracatının artırılması gerekmektedir.
Bu yazı habergzt.com' da yayımlanmış olup 9722 defa okunmuştur .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder